Şekerli, sütlü ekmeğe eşlik gözyaşları …

Akşam akşam garip haller oluştu bende. Evet doluyum bir süredir ve içimden sakince “Bununla kalsın her şey” diyorum. Bu söylemi edindiğim yer de ilginç aslında. Depremden üç gün önce babamı kalp krizi ile kaybetmiştik. Öyle ki evde süslenip, püslenip hazırlanıp çıkmıştı ve annemle ben de sonradan çıkacak, o dönem Servet’in akşamları bağlama çalıp söylediği ve mahallemizin yegane eğlence yeri olan Galaksi İş Merkezi terasında buluşacaktık. Ama olmadı, babam kalp krizi geçirip sadece üç dakika içinde hastaneye yetiştirilmişti ama yine de kurtulamadı. 18 yaşımdaki halim ve yaşanmamış onca şeyle beraber yanı başımdaki ölümle yüzleşme hali beni sarsmıştı. O akşam evimize Sevgi abla gelmişti ve dizlerimin dibinde oturup “Kızım sakın isyan etme ve ‘Allahım sen bizi bununla bırak’ de olur mu?” demişti. Hiç bir şey demedim ama yalan da değil, içimden “Bu zaten yeterince kötü değil mi, daha kötüsü ne olabilir ki?” demiştim. 13 Ağustos gecesi bu cümleyi içimden geçirdim ve 17 Ağustos’a bambaşka şekilde uyandık. 1999 senesi ve Kocaeli için milat başlamıştı. Biz hemen arabaya atlayıp, etrafta ne var, ne yok diye dolanmaya başlamıştık çünkü mahallemiz kötü değildi ama kent için aynı şey söz konusu bile olamazdı. Tanıdıkların iyi olma haline ihtiyacımız vardı ve onları görmeye çabaladık. En acı haberler birkaç gün önce dizlerimin önünde diz çöküp benimle konuşan Sevgi abladan gelmişti. Bu depremde kızı ve oğlunu, gelini ve damadını ve dünürlerini kaybetmişti. Kızından bir, oğlundan da bir çocuk kalmıştı geride ve birisi 4, diğeri yanılmıyorsam 9 yaşındaydı çocukların. Sevgi ablaların evine doğru yöneldik ve kadın beni görür görmez “Ben sana Allahım bizi bununla bırak de dedim, demedin mi? Ben şimdi hangisine ağlayayım” dedi ve ben yine hiçbir kelime edemedim. Bir daha da Sevgi ablayı görmedim hayatımda. Görmek de istemedim açıkçası. Seneler sonra vefat ettiğini duyduğumda da acısının hafiflemiş olacağı düşüncesi oluştu bende. Aslında biliyor musunuz kafamda hiç bunu yazmak yoktu ama şimdi elim sanki klavyede kendisi hareket ediyor gibi. Demek ki bendeki su çatlağını bu akşam eşimin çocuklar için hazırladığı şekerli ekmekli süt ile bulacakmış ve diğer her şey enstrümanmış aslında. 

Bir süredir yine zorlu dönemeçlerden geçiyoruz ailecek. Bence hepimizin hem duygularımızı sahiplenmeye, hem de ara ara onlarla yüzleşmeye ihtiyacımız var. Benim şu an yaptığım da biraz bu, yine ferahlama isteği. Bu akşam çocuklarımın yanındayım, uyku öncesi yiyecek bir şey istediler diye ben de yoğurt yapmak için ısıttığım sütten birer bardak onlara ayırdım. Eşim de “Durun bir saniye, ben size bir şey hazırlayacağım o sütle” deyince içim doldu aniden. Daha önce hiç yapmamış olsak da “Süte şeker ve ekmek mi katacaksın, annem yapardı biz çok küçükken ve tek minik tencerede hepimize yedirirdi” dedim. Evet, yanılmamıştım, eşim de çocuklara bunu hazırladı ama bendeki duygular açıldı bir kere. Balkona geçtim ve gözyaşlarımın beni sakinleştirmesine izin verdim. Yine de “Allahım sen bizi bununla bırak” cümlesi kulağımda ve annemin biz çocukken hayal meyal hatırladığım yerdeyim. Galiba 2 veya 3 yaşlarındaydım, annem tek kaşıkla sırayla benim ve Servet’in ağzına bu şekerli sütlü ekmeği veriyordu. O zamandan sonra da hiç yememiştim. Bu akşam o an ve annemin üç çocuğunu büyütme süreci geçti gözlerimin önünden. Binbir türlü emek ve özveriyle büyüyor çocuklar, bunda da en büyük yük yine annelere düşüyor. Eskiden öyleydi ve şimdi biraz daha eşitlikçi roller olsa da, genelde anneler o yükü daha fazla omuzluyor. Annem ve genelde anneler için en büyük mutluluk kaynağı çocuklarının mutlu olması. Hayat buna izin verirse ne ala, ama hiçbir şey pürüzsüz değil. Ne annem, ne de bizler her şeyi istediğimiz gibi yaşama ve kontrol etme yetisine sahip değiliz. Önümüze neyin geleceğini de bilmiyoruz. Hayat biz planlar yaparken, kendi planlarıyla çıkıyor aniden ve başrolü kapıyor. Bu yaz da benim ve ailem (çekirdek ve geniş ailem) için öyle oldu ve olmaya devam ediyor. Sonu iyi olsun, sonu hayırlı olsun, sonu güzel olsun diye kendime ve bu yazıyı okuyup bizler gibi belirli zorluklardan geçen herkes için dileğimi bu yazıyla göstermiş olayım. Hepimiz için hayatlar, planlar tersine dönebilir ve dönüyor da, sonra yeni normaller beliriyor ve onlara uyumlanıyoruz. Kolay değildi şimdiye kadar, belki bundan sonrası da kolay olmayacak ama gözlerimizin içine bakan ve bizlerin neşesinden nasiplenen çocuklarımız var. Bizlerin varlığı ile güç bulan minik kahramanlarımız var hayatlarımızda. Hayata getirdiğimiz için sorumlu olduğumuz ve onlarla beraber hayatlarımızın güzelleştiği çocuklarımız. Onların hatrına, bizlerin onlarla geçireceği güzel günlerin hatrına bugün yaşadıklarımızdan da en az zararla çıkabilme gücü ve cesareti lazım hepimize. İşte yazarken de kendime ve sevdiklerime bunları diliyorum. Ben duygularımla her türlü buluşup, onları kendime ifade etmenin insanı güçlendiren ve iyileştiren bir yanı olduğunu düşünüyorum. Bu yazı ile o güç ve cesaret duygusal anlamda zorlu süreçlerden geçen herkese ulaşsın… 

 

 

 

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.