Hayat ve Tercihler …
Hayat tercihlerden oluşuyor ve bizler o tercihlerin bedelini bazen kendi başımıza ödüyoruz, bazen de başkalarına ödetiyoruz. Bireysel tercihlerimizin bizim dışımızdakileri etkilemesi daha fazla sorumluluk yüklüyor insana. Bu sorumluluğu hissetmeyenlerse bir çeşit zarar oluşturabiliyor. Bazen de tam tersi şekilde oluyor ve kişilerin tercihleri ve kararları birçok insana nefes oluyor, yaşam oluyor, güzellik oluyor. Yandaki ilk karede dikkatinizi ne çekti bilmiyorum ama benim için bu alan çölde vaha gibi. Hemen yanı başında kat sayısını sayamadığım devasa bir bina ve hatta binalar topluluğu var ama burası sanki hayattan çalınan bir zaman, mekan ve dinlenme alanı. Bunu minicik bir yürüyüş esnasında tanık olduklarımla söylüyorum. İstanbul’un orta yerinde Türkiye’deki türlü bitki ve ağaçları toplayıp bir bahçe kuranlarla oluşuyor Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi. Yanında otoban var ve vızır vızır arabalar geçiyor, hatta her İstanbul girişinde bu bahçenin yanından dönüyor otobüs veya araçlar. Buna rağmen bu bahçe onca betonun içinde parıl parıl parlıyor. 1995 yılında Ali Nihat Gökyiğit, eşi Nezahat Gökyiğit adına hatıra parkı oluşturmak için kuruyor burayı. Yol nedeniyle belirli kısımları zarar görmüş olsa da yoğun emek ve özveri ile 46 hektarlık alana 50.000 ağaç ve çalı dikilmiş. Merak edenler web sayfasına girip tarihsel süreç ile ilgili daha detaylı bilgi edinebilirler. Ben bugün bende kalan duygular üzerinden yazıyorum bu yazıyı. Bu yaz daha önceki yazılarımda da değindiğim gibi ablamla ilgili sağlık sorunlarıyla geçti ve ben de şükür ki yanında olabildim ve olabiliyorum. Bu süreçte ara ara çocuklarla da vakit geçiriyorum. Bugün onlardan biriydi ve yeğenim İlya ile kızım Armin’i alıp azıcık evden çıkardım. Önce onların gönlünü hoş ettim ve eve dönerken de bu bahçeye girmek istediğimi söyledim. Onları bırakıp sadece ağaçların arasında yürümek istediğimi ve isterlerse bana eşlik edebileceklerini de ekledim. Malum iki ergenle pek zıtlaşılmıyor bu aralar ama benim de bir yenilenmeye, soluk almaya ve ferahlamaya ihtiyacım vardı. Doğa bu anlamda hep yardımcı olmuştur bana. Bir su kenarı veya ağaçların altında yürümek bile zihnimdekileri akıtmaya, arıtmaya ve sıkıntılı durum her ne ise geçici olduğuna ikna eder beni. İşte böyle bir zamanda ablamın evine yakın bir yerdeki bu bahçe ayrı güzel göründü gözüme. Piknik yapılacak alanlar, kazlar, kargalar, balıklar, akan sular, türlü bitki ve ağaçlar alıp götürdü beni kendi büyülü dünyasına. Üstelik her tarafından arabaların geçmesi veya yanı başının gökdelenlerle dolu olması bile etkilemedi o güzelliği.
Bir sürü insanın akın akın geldiği bu botanik bahçenin minik misafirleri için de oyun ve keşif alanları var. Oralara da girdim elbette. Bir anaokulu öğrencilerini getirmişti ve onların sevimli anlarını da izledim kısa bir süre. Alt geçitlerle başka ağaçlara, bitkilere açılan bahçede bir an kendimi ayrı bir dünyada hissettim. İstanbulluların çok ihtiyaç duyduğu o doğayı biraz da zıtlıklar halinde ve arabaların ortasında yaşamak tuhaf bir duygu da bıraktı bende. Yandaki alanlarda, metrekareye düşen daire sayısını çoğaltma derdindeki para kazanma hırsını taşıyan insan ile bir bahçe kurmayı hayal edip hayata geçiren insanı düşündüm yürüyüş boyunca. İkisi de çıplak geldi dünyaya ve çıplak dönecekler. Ayrıca ikisi de toprağa karışacak. Birisi insanlığa hizmet ediyor, diğeri kendi maddi kaynaklarını çoğaltıyor. O gökdelenlerde yaşayanlar da nefes almak için yine bu bahçeye akın ediyor. Çünkü beton sayısının fazlalığı veya kat sayısı insanı mutlu etmiyor, edemiyor. İnsanın doğadan kopmasıyla başlıyor huzursuzluğu ve bunu ifade eden milyonlarca kaynak var. Suya, toğrağa, canlıya, ağaca olan ihtiyacımız her geçen gün artıyor. Akbelen’i düşünüp kaygılanırken, aniden Çanakkale’deki yangınlarla ahlanıyoruz ve onun yası tutulmadan yenileri ekleniyor mesela. Tüm bunlarda da hoyratça doğayı talan eden ile ondan medet umanlar ayrılıyor. Doğadan medet umanlar, onu dinliyor, onun sesine kulak veriyor ve ona uygun yaşamaya çabalıyor. Maalesef ki diğer taraf hepimizi zorlayıcı duygulara bırakıyor. Lafı uzatma derdinde değilim; yaşıyoruz bu hayatı ama yaşamdan yana olmak, canlıdan yana olmak ayrı, diğerleri hepsi ayrı tarafta. Hepimiz tercihlerimiz ve onların sonuçlarıyla yaşıyoruz. Nihat bey gibi tercihi olanların çoğalması dileğimi bu yazıyla salmak istedim evrene…
Son Yorumlar