Karmaşık bir yumaktan iğne oyalığına :)

Bu dönem keyifli bir yolculuk içindeydim. Uzun yıllardır severek ilgilendiğim alan olan çocuk edebiyatı ile ilgili çalıştığım kurumda sınıf öğretmeni adayı arkadaşlarımızla haftada bir gün iki saat buluştuk. Bu buluşmaların başında hepsinin yüzünde sanki kucaklarına karmakarışık bir yumak bırakmışım gibi bir his vardı. Aynı his klasik rollere pek alışamayan benim için de geçerliydi. Bildiğim ve inandığım tek şey hangi meslek kolunda olursa olsun çocukla ilişkisi olan herkesin bir şekilde çocuk edebiyatının büyülü dünyasına girmesinin önce kendisi, sonra da bağlantılı olduğu çocuk için şans olduğuydu. Tüm sözler, okumalar, tartışmalar ve izlemeler bu düşünce etrafında gelişti. Ben gördüğüm ve öğrendiğim her şeyi paylaşmayı bu kadar eğlenceli şekliyle yeni deneyimliyordum. Dönem sonuna doğru ise kucaklarımızdaki karmaşık ipliklerle neler yapacağımızı görmek istedik. Bunun için de beşer kişiden oluşan on tane grup oluşturduk. Bu gruplar okuma kültürü oluşturma süreçlerinde kendi yaratıcılıklarını kendilerine verilen kitaplar üzerinden deneyimlediler. Elbette ki mekanımız çocuk kütüphanesiydi ve Kocaeli’de bulunan Nazmi Oğuz Çocuk Kütüphanesi bunun için uygun bir yerdi.

İki hafta boyunca benimle bu telaşa düşen öğretmen adayı arkadaşlarım birbirinden güzel çalışmalarla geri döndüler. İplikleri açamadıkları, daha da fazla karıştırdıkları da oldu elbette. Ama yılmadan uğraştıklarını görmek benim açımdan çok ilgi çekiciydi. Kendilerine verilen kitaplarda aile içi şiddet, istismar, hayatın keyifli anları, alzheimer, ölüm, yas, çocuk ve büyüklerin dünyası, dede ve torun ilişkisi, zorbalık ve daha pek çok konu vardı. Her kitabı beş kişi aralarında tartışıp, konuşup bundan birkaç yıl sonra karşılarında olacak öğrencileri için nasıl daha güzel okuyabileceklerini prova ettiler. 

Yandaki iki görsel 35 Kilo Tembel Teneke(Anna Gavalda-Günışığı Kitaplığı) kitabı için hazırlanan sunudan iki örnek. Ana karakterin hayalindeki yumurta kutusundan oluşan materyal ile kendi hazırladıkları kitap ayraçları karşıladı bizi kütüphanede. Her bir ayrıntı ile kitabın sayfaları arasında nasıl keyifle gezdiklerini görebiliyorduk izleyenler olarak. 

 

 

 

    Bir başka gruptaki arkadaşlar ise Ağacın Hafızası(Tina Valles-Can Çocuk Yay.) kitabını konu edinmişlerdi. Birbirinden farklı ağaçlarla geldiler. Kendileri ağaç oldular ve dallarından inen yapraklarla kitaptaki dedenin yaşadıklarına dikkat çektiler. Minyatür kitaplar hazırlayarak çocuğun dünyasına her haliyle kitabı dahil ettiler ve bizleri de kendi heyecanlarına elbette. 

 

 

Aylaklar Kumsalı’nı(Alex Nogues-Can Çocuk Yay.) ele alan grup ise çocukların duygularını tanımlamaları için kocaman bir zar hazırlamışlardı. Bu zardaki farklı duygu şekilleri üzerinden gelecekteki öğrencileriyle konuşmayı ve böylece kendilerini daha iyi tanımalarını amaçlıyorlardı. Oyunu eğitime dahil ederek öğrenmenin keyfine vardıkları gibi, öğrencilerini de bu keyfe dahil etme niyetindeydiler. İşte tam da bu nedenle bir oyunla onları konuşmaya, düşünmeye ve anlamaya çağırıyorlardı. 

 

 

  

Yandaki görseller ise Buz Bebekler(Miyase Serbarut-Tudem Yay.) kitabı için hazırlananlardan. Çocuk istismarı gibi zor bir konuydu elbette çalışılan ama onlar incelikle yol buldular ve yol açtılar hem kendilerine, hem de sunumu dinleyen arkadaşlarına. Önce çocuklara kendilerini nasıl koruyabilecekleri konusunda bilgi verdiler. İstismar konusunu onların anlayabileceği şekilde açıkladılar. Sonrasında da hazırladıkları dolapla çocukların içlerini dökecekleri, kendilerini ifade edecekleri bir alan yarattılar. Böylece olası bir sıkıntıda kendilerine ulaşmaları için bir açık kapı bırakmış oldular. 

Gelelim Dedem Bir Kiraz Ağacı’na(Angela Nanetti-Günışığı Kitaplığı). Bez bebek kendi araştırmaları sonucu ortaya koydukları güzel bir detaydı. Alzheimer olan dededen yola çıkarak bu hastalığa dair bilgi topladılar ve bu bilgiler ışığında bez bebekleri oluşturdular. Bununla konuşmak ve oynamanın onlara iyi geleceğini belirttiler sunumlarında. Ayrıca her karakter için oluşturdukları maskeler ve görsellerle drama çalışması yaptılar. Dede ve torun ilişkisi, ayrılık, doğa ve hayvan sevgisi gibi temalar kendilerine çalışmalarında eşlik etti ve bunu izleyen olarak bizlere geçirdiler. 

 

 

 

 

Bu iki görsel ise aile içi şiddeti konu alan Mavi Kulübe(Susan Kreller-Ginko Çocuk) kitabı için hazırlandı. Kuklalar ile kitaptan belirli kısımları canlandırdılar. Hazırladıkları mavi kulübe maketi ile de kendilerine iyi gelen duyguları yazdıkları notları bu kulübede çoğaltmaya çağırdılar öğrencilerini ve bizleri. Umut aşıladılar kısacası her şeye rağmen. Oldukça zor bir konuyu ustalıkla önümüze getirip hazırladıkları çok sayıda etkinlik ile konuyu tartışmaya açık hale getirdiler. 

 

 

 

 

 

Nine Bizi Kurtarsana(Toprak Işık-Tudem Yay.) kitabına ait görseller ise bunlar. Elbette her grupta olduğu gibi onlarda da türlü türlü çalışmalar vardı ama buraya sadece iki görsel almakla yetiniyorum. Fen bilgisini edebiyat ile birleştiren yazarın kitabındaki kitabın bir maketini hazırlamış ve bilgiyi bu kitaba yerleştirmişlerdi. Diğer tarafta yine canlandırmalar, okumaya davetler ve kuklalar vardı. Görsel bir şölendi demek sanırım abartı değildi bu grup için. Kitaptaki tüm detaylar oyuna ve ortak hayale dönüşmüştü. 

 

 

Obur Mürekkepçik Kitabı da(Kenneth Oppel-Kırmızı Kedi Çocuk Yay.) oldukça iyi işlenen bir başka sunumla karşıladı bizi. Üstelik kütüphanenin farklı yerlerine yerleştirilen obur mürekkepçik örnekleri oldukça güzel bir detaydı. Bizi mekanı kullanmaya ve mekanda oynamaya davet ediyorlardı. Kitapta annelerini kaybetmiş ve babaları yasta olan iki kardeş var ve küçük olanı down sendromlu. İşte kütüphaneye dağılan bu küçük kartlarda bu konuya dikkat çekildi. Yine kitaba dair pek çok detay sanat ile çocukları birleştiren etkinlik ile bu grubun kaleminden çıkıp görselleriyle somutlandı. 

 

Örümcek Ağı(E.B.White-Beyaz Balina Yay.) kitabına ait çalışmalarda oyun hamurları ile ana karakterler geldi sunuma. Yine ana karakterlerden birisi pipetlerden oluşan ağında yerini aldı ve oyunla seslendi dinleyenlere. Oldukça güzel işlenen konular geri dönüşümle oluşturulan yaratım süreçleriyle renklendi. 

 

Son olarak; Pippi Uzunçorap(Astrid Lingren-Pegasus Yay.) sıradışı bir kız çocuğunun serüvenlerinden oluşuyor. Üç kitaplık bir seri ellerindeydi ve onların hayal dünyası ile birleşti. Maskeler hazırlandı ve onlarla hazırlanan drama bizlere gösterildi. Yine kolaj tekniği ile oluşturulan ana karakter resmine tüm çocuklar kendi istedikleri malzemeleri kullanmak üzere davet edildi.  

 

Her grup öylesine özveri ile çalıştı ki ben de onlara dair birkaç örnek ile o çabayı aktarmak istedim. Onları izlerken bendeki duygu ise; ilk haftalarda kucaklarında yer alan karmakarışık ipliklerin ayrıştırılmış olduğu idi. O ipliklerle her bir grup iğne oyası işlemeye başlamıştı. Artık kalın şişlere, kolayca biten işlere ihtiyaçları yok çünkü onlar daha özenli, özverili, çaba ve emek gerektiren çalışmalarıyla iğne oyalarını sundular iki hafta boyunca. Bu uzun soluklu çabanın birkaç yıl sonra karşılarına gelecek her bir çocuğa geçeceğini düşünmek bile çok güzel. Sunumlarına dair yapılan yorumlara itirazları ile de “bence” çocuk edebiyatından benim aldığım tadı aldıklarını ifade ettiler farkında olmadan. Beraber düşünmek, tartışmak, anlamaya çalışmak ve bunları somut şekle getirebilmek gençliklerine, bahara ve hayattaki tüm olumsuzluklara rağmen umuda sarılmaktı ve onların bunu yapmalarını izlemek de bana kalan umut oldu. Yolunuz açık olsun öğretmenlerim 🙂  

 

 

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.