Kitap Aşkınaaaaaa

 

  

Can Derin adındaki çocuğun farklı dönemlerine ait üç kare elimdeki, daha doğrusu ekranımdaki. Kendisini daha annesinin karnındayken biliyordum. Nasıl da güzel bir bekleyişti öyle, bu küçük adamın gelişi. Annesinin kitaplar arasındaki nefes alma biçimleri babasında da olunca ortaya yürütecinde kitaplara giden bu küçük adam çıktı işte. Ne güzel bir karışım olmuş ama değil mi?

Adının anlamından ürkmüştüm ilk duyduğumda. Ama Derin, eyvah ne yapacak bu çocuk şimdi bu isimle, zaten okuma müptelası bir anne babanın oğlu olarak doğacak, bir de isme bak demiştim. Sonraları bu sözlerimi kendi kendime geri çektim. Okumaktan ve anlamaya çalışmaktan değil aksine okumamaktan geliyor başımıza ne geliyorsa. Sözcüklerin anlamları peşinde koşanlardan değil de, o derinliği bilemeyenlerin cehaletinde kararıyor hayatlarımız.

Can da bir o kadar sade ve güzel bir isim. Can’sın işte anne babana sen, hayatsın, umutsun, nefessin ve hayatın sunduğu en güzel uğraş, iş ve arkadaşsın. Zordur çocuğun büyümesine rehberlik etmek. Bunun sorumluluğunu bilenler hissederler zorluğunu ama severek ve isteyerek göğüslerler o yükü. Can Derin’in annesi de onlardan bir tanesi. O, Can Derin’i büyütürken ve ben de küçük cadıma hamileyken bir gün bana “O sana öğretiyor her şeyi Saadet, sen sakın panikleme. Sadece gözlemle ve izle söylemek istediklerini” demişti. Hiç unutamıyorum bu sözleri. Nasıl da sakinleştirici ve iyi gelen cümlelerdi öyle. Sonra o anne hem iş, hem ev, hem de çocuk büyütmenin zorluğunda doktora tezi yazmaya çalışıyordu. Okudukları ile hayatındakiler zaman zaman örtüşüyor zaman zaman da aslında ne tür bir ilişki ağı içinde olursak olalım yine de yükün çoğunun kadında olduğunu gösteriyordu ikimize de. Sadece ortada olan tek gerçek şuydu, bu anne hiçbir zaman ama hiçbir zaman Can Derin’i ve onun büyüme sürecindeki ihtiyaçları es geçmedi. Hiçbir zaman onu sevmekten ve onun getirdiği sorumluluğun büyüklüğünden ürkmedi. İşte o güzelim annenin bu güzel oğlu büyürken içinde olduğu iklimden beslendi ve besleniyor. Sayfalar arasında dolaşırken bizlere de umut oluyor. Seyahat ederken mesela (ikinci resimde olduğu gibi), kendisine eşlik etmesi için bir kitabın anlattıklarına kapılabiliyor.

Sonra ne oluyor biliyor musunuz, bir kare size umut olabiliyor. Sadece bir fotoğraf karesinden karanlığı yırtabileceğinize olan inancınız azıcık da olsa yerini sağlamlaştırabiliyor. Son karede olduğu gibi. Can Derin yanında kedisi ve keyfi ile yine bir kitabın sayfalarında kaybolmuşken. Gündelik hayatın içinde saçma sapan onca söz ve yönelim gördükçe bunların aksine, olabildiğince sadeliği ile işte karşımızda üç kare resim. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kütüphanesi sosyal medya hesabından bir kare paylaştı geçtiğimiz hafta. Kare hemen altta ve üzerinde “Kitap okumuyorsa evlenme” yazıyor. Bu kare nasıl da bütünleşti Can Derin’in kareleriyle…

 
Sevgili Can Derin’im mesele sen olunca ve aslında senden öte annen olunca kafam başka türlü cümle kurmaya gidemiyor. Taze “doktor” annen Hülya Göğercin Toker ve sen hayatımıza güzel bir örnek olarak yerleştiniz. Umut verdiniz hem de. Umudunuz erkek çocuk yetiştiren bir kadının tüm karanlığa inat duruşu ve sözleriyle ışık olmasında en çok da. Eril iktidarın içinde erkek çocuk büyütürken yaşamdan ve eşitlikten yana olma tavrında biraz da. Anneler özeldir, hele de farkındalığı yüksek ve hayata alıcıları açık anneler. Hele de çocuklarını düşünürken tüm çocukları da düşünen anneler. Hele de senin gibi özenle büyütülen ve senin önceliğinde kendisini büyüten anneler. İyi ki varsınız ve iyi olanı gösteriyorsunuz varlığınızla… 
 
 

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

2 Responses

  1. Anonim dedi ki:

    Ne kadar güzel, ne kadar yürek okşayıcı bir yazı düşmüş payıma. Kalemine, yüreğine sağlık güzel insan. Ne çok şey paylaşmışız uzaklara inat. Daha da paylaşmak dileği ve umuduyla seni ve minik meleğini öpüyorum.

  2. Aynı dileklerde Hülya, sevgiler. Biz de öpüyoruz sizi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.