Halı halı güzel halı; hadi uçur beni çocukluğuma :)

Yandaki görselde yer alan halı annem ve babamın odalarındaki halıydı. Yani yaklaşık olarak kırk yaşında. İyi de nerden çıktı şimdi bu demeyin; ben de anlamaya çalışıyorum. Yazarken de kendimle sohbet ettiğim için yazmaya karar verdim. Aslında gayet sıradan bir gün olarak başladım güne ve evi temizlemeye. Bu halının olduğu oda kızımın odası ve rafları karmakarışık olduğu için bu defa babasıyla beraber düzeltmeye başladılar. Dolayısıyla tüm evi süpürdükten sonra en son bu odaya geldim. Evi temizlemek bir pazar günü için çok da tercih edilecek bir şey olmasa da çocuklar kirlettikçe gün kavramı da değişir oldu bize. Ayrıca bu sefer fark ettim ki kendimle baş başa kaldığım bir zamana da dönüşebiliyor. Yani kötüden iyi çıkarmak değil çabam merak etmeyin ama bu sefer düşünme anlamında sahiden bedenen çalışsam da kendimle baş başa kaldığım bir zaman olduğunu gördüm. 

Gelelim bu halıya ve odaya. Yaklaşık 6,5 yıl önce bu eve geldik ve bu odayı küçük cadıma hazırlamaya başladık. Onun odasına hiç halı almayı düşünmedim çünkü benim de öğrencilik döneminde yanımda olan annemle babamın odasındaki halı vardı zaten. O halıyı kızımın odasına serdim ve kendimi garip bir güven içinde hissettim. Ne zaman bu odaya girsem kendimi güvende ve huzurlu hissederim. Sanki annemle babamın koruyuculuğunda büyüyor kızım. Garip bir his olduğunun farkındayım ama bir çocuk küçükken anne ve babasının kendisini her türlü kötülükten koruyabileceği düşüncesiyle büyüyor. Sanıyorsun ki onlar seninleyken kimse sana bir şey yapamaz, hiçbir kötülük sana bulaşmaz. Ayrıca büyükler korkmaz ve endişeli olmazlar, dolayısıyla sonsuz güvendir onlar. Ara ara parklarda çocukları izlerken de onların davranışlarında bunu görürüm. O kadar rahat bırakırlar ki kendilerini, bilirler ki düşecek gibi olduklarında anne veya babaları hemen hazırdır onları kaldırmaya. Ben açık söyleyeyim uzun süre bu güven duygusunu yaşadım, bu 1999 yılına kadar da böyleydi. O tarihte bu şehirde (Kocaeli) yaşayan herkes bir şeylerden nasibini aldı. Ben de 18 yaşımdaydım ve beni en fazla panikleten şey büyüklerin korku ve panik içinde olmasıydı. Çaresizlikleri bir yana, o ana kadar çocuklarda gördüğüm tüm duygular bir anda büyüklerde belirdi. Kolay değil elbette, üzerinde durmaya çabaladığınız toprak sürekli sallanırken çaresizce sağa sola koşuşturan büyükler aslında normaldi ama benim çocuk yanıma tuhaf gelmişti. Şimdi o anlardan geliyorum yine bu halıya. Belki de anne olduktan sonra aslında her an her şeyin başımıza geleceği duygusu ile daha çok sarılır olduk çocuklarımıza ve çocuk yanımıza. İşte bu halı da benim çocukluğuma dair iyi ne varsa onları taşısın istedim kızımın odasına. Her süpürdüğümde de kendi çocukluğuma gider gelirim. Çok rutin bir işlem olan ev süpürme kısmı bu halıyla bende çocukluğumla buluşma anlarına dönüyor işte. Sanki benim gücüm yetmese bile o güce güç katacak kişiler var bu halıda. Annemle babam da en az benim kadar kızımı sevip koruyor ve ve üzerinde oyunlara dalan kızıma hep eşlik ediyorlar. Bir halıya nasıl böylesi anlamlar yüklüyorsun; bu da fazla değil mi diyen de olabilir ve bunları anlayabilirim de. Ama şu var ki çocuklar söz konusu olunca ona kendi çocukluğumdaki iyi olanları taşıma telaşı ve belki de zaman içinde yaşadığımız sırasız ve ani kayıplarla daha bir duygusal bakar olduk hayata. Daha dirençli, daha inatçı olduk bunun yanında iyi ve doğru diye bildiklerimizin peşinde giderken ve yaşamı daha dolu dolu geçirerek. Sevdiklerimize daha fazla kıymet vererek mesela bir de. Önceliklerimizi hep vicdanımızdan gelene tanıyarak. Ne bileyim belki daha pek çok şey. Hem belki sadece kendi çocukluğumun peşimi bırakmasını istemediğim için. Büyük ve çocukluğunu unutmuş, dolayısıyla gerçek hayatın zorbalığı karşısında güzel ve iyi olanı göremiyor olmaktan endişe duyduğum için de olabilir. Bir zamanlar hepimiz çocuktuk ve kire pasa pek bulaşmamıştık. Hepimiz çocuk olma paydasında hayatın tadını oynadığımız oyunlarla ve sokaklarda çıkarıyorduk ya, önceliklerimiz arkadaşlarımızdan ve oyundan yanaydı hep mesela. İşte belki de kendi çocuklarımızı anlayabilmenin en iyi yolu bir zamanlar çocukken yaşadığımız o duyguları canı tutmakla mümkün. Bir de kendi çocuklarımıza yaşları kaç olursa olsun geriye döndüklerinde hatırlayacakları güzel anılar bırakmak. Bunu yapabiliyorsak mutlu bir çocuk ve mutlu bir gelecek hayal edebiliriz sanki. Kendimden biliyorum sık sık çocukluğumla buluşurum bir köşe başında; işte belki sırf bu nedenle çocukken yaşananlar çok özel, önemli ve kıymetli. Şimdi anne ve büyük olarak kendi çocuklarımın gelecekte dönüp bakacakları mirası oluşturuyorum farkında olmadan. Umarım geriye döndüğünde yüzünde çoğunlukla tebessüm oluşur ve iyi ki diyebilirler…

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.