Nöbetçi Oyun Arkadaşı

Hukuk fakültesi mezunu bir yazar ve tıp fakültesi mezunu bir çizerin çalışması elimde. İlgiler ve meraklar çocuk edebiyatında birleşince ortaya Nöbetçi Oyun Arkadaşım çıkmış. Bence iyi de olmuş. Yazar ve çizer uyumu oldukça güzel. İkili İzmir’de yaşıyor ve anladığım kadarıyla çocuklarının olması onları bu büyülü dünyaya yakınlaştırmış. Ne yalan söyleyeyim, bu ikiliyle Kordon’da oturup sohbet etmeyi isterdim. Açık teklifimdir kendilerine 🙂 Pandemi bitsin, ben hemen gelecek davetlere açık olacağım. Hiç öyle nazlanma filan yapmayacağım. Ne de olsa oyun oynamak herkesin hakkıydı ve kitabımızda bu vurgulanıyordu değil mi? 

Nöbetçi Oyun Arkadaşım kurgusu ve çizimleriyle yalın bir anlatıma sahip. Yalnızlık duygusuyla baş etmeye çabalayan küçük bir kız çocuğunun konu alındığı kitap oldukça güzel noktalara işaret ediyor. Kendi yalnızlığına gömülü olan İdil, bir gün başka çocukların da benzer şeyleri yaşadığını fark ediyor. Bu farketme hali fantastik öğelerle işlenmiş ve bu da merak duygusunu canlı tutuyor. Kitapta küçük kız kendisini tam anlamıyla kimseye açamıyor ilk aşamada. Hatta rehber öğretmenlerinin kendisini anlamayacağından emin. Ancak yeni gelen rehber öğretmen işini çok iyi yapan ve çocuklarla çalışmaktan oldukça mutlu bir kişi. Bunu sesinin tonu, cümleleri ve davranışlarıyla İdil’e hissettiriyor ve ondaki sorunun giderilmesi için gerekli yol göstericiliğinde onunla beraber hareket ediyor. Çözümün bir parçası olması çok güzel. Ancak bunun da bir şans olduğunu eklemek durumundayım. Maalesef çocuklar yaşadıkları sorunlarda doğru kişilerle karşılaşamayabiliyor. Ancak iyi bir örnekle hikayeye devam eden yazar bizleri de umutlandırıyor. Kitapta en çok sevdiğim cümlelerden birisi her çocuğun oyun oynama hakkı olduğunun vurgulandığı kısımdı. Sadece bu da değil; çocuğun doğuştan getirdiği o kadar çok ve güzel hakları var ki; keşke hepsini hak ettikleri şekilde yaşayabilseler. 

İdil ikinci sınıf öğrencisi. Kendisiyle birlikte başka sınıflardan da çocukların yalnızlık yaşadığı bir okulda önemli ve güzel bir projeye ev sahipliği yapıyor rehber öğretmeniyle beraber. Önemli ve benim okumamda güzel olan bir diğer yan ise rehber öğretmenin bu projeyi müdüre aktarırken projeyi sahiplenmek yerine, projeyi üreten İdil’in adını vermesi. Çok küçük bir detay gibi görünebilir ama bence toplumsal olarak sıkıntılı olduğumuz noktalardan birisi de bu. Maalesef emek hırsızlığı olarak tanımlayacağım şey aslında bu. Herhangi bir fikir veya proje maalesef çok rahat insanların kendi istekleri doğrultusunda sahibinden ayrı ve adı geçirilmeden kullanılabiliyor. Kitapta öğrencisini bu anlamda onere eden ve ona hakkını teslim eden bir öğretmen var. İyi ki var ve böyleleri çoğalsın. Kitap mutlu ve güzel bir sonla karşılıyor okurunu. Arkadaşlık, yalnızlık, oyun, eğitim sistemi, dayanışma gibi konular eşliğinde keyifli bir hikaye elimdeki. Okuduğunuzda size de yanınızdaki minik okur veya dinleyici ile sohbet aralığı açacağına eminim. 

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.