Matilda

Can Çocuk Yayınları tarafından basımı yapılan ve Roald Dahl’ın yazdığı Matilda’yı elime aldığımda bırakmak istemedim. Böyle bir giriş cümlesi hayal etmemiştim ama aynen böyle oldu 🙂 Küçücük bir kız çocuğunun yaşamına değinen kitap oldukça akıcı ve ilginç olayları barındırıyor. Lale Akalın’ın Türkçe’ye çevirdiği kitap pek çok açıdan içine girip karakterlerine müdahale etmek istediklerimden. Bazılarına çokça kızdım, bazılarına da hayranlıkla eşlik ettim okurken. Galiba bu söylemlerden de anlaşılacağı üzre kitabın tamamen içinde hissettim tüm olayları.

Küçücük bir kız çocuğunun ailesi tarafından kötü davranışlara maruz kalması ve görmezden gelinmesi zaten başlı başına bir sorun. Bu sorunla başlıyor zaten kitap. Yine aile ve çocuk ebeveyn ilişkisini de tekrar gözden geçirmemizi sağlıyor bu vesile ile. Yine eğitim sistemi ve öğretmenlerin durumu da ayrı bir konu. Bunlarla beraber ana karakter olan Matilda aslında üstün zekalı denilecek grupta. Tüm belirtiler bu yönde ama aile, bırakın destek olmalarını, her konuda kızın karşısında yer alıyorlar. Küçük kız kendi kendine okuma, yazma ve matematiksel işlemleri öğreniyor. Sadece bu da değil, babasının yanlışlarını da biliyor bu küçük kız ve ailedeki diğerlerinin. Kız ve erkek çocuk arasında yapılan ayrım ve Matilda’nın aile içindeki durumu aslında başlı başına bir istismar konusu. Küçük kız, sanki uzaydan bu ailenin içine bırakılmış gibi. O kadar farklı ki her bir üyeden, başka türlüsünü düşünemiyorsunuz okurken. Bu arada Matilda aynı zamanda film olarak da yayınlanmış. Yanımdaki minik okur “Ben zaten filmini izledim kuzenimle, neden okuyoruz ki” dese de, ben başlayınca hemen yanımda belirdi. Sonra sık sık araya girip burda şu olacak, aslında burda şu da oluyor demeye başladı. Kitabı okumaya başlarken ona da söyledim, bir kitabın sinemaya uyarlanması her zaman iyi olmayabilir. Kitabı okumak ve sonrasında iyi uyarlanmış bir örneğini ekranda görmek ayrıca güzeldir, o yüzden önce kitaba bakalım. Matilda’yı okurken hayal etmek ve o şekilde yol almak ayrı bir tad bırakıyor insanda. Quentin Blake arada resimleriyle eşlik ediyor kitaba. Bu da oldukça güzel bir katkı doğrusu.

Üstün zekalı çocuklar aslında yaşıtlarına ve “normal” çocuklara göre dezavantajlılar toplumda. Farkedilmediklerinde veya ayrımcılığa maruz kaldıklarında yaşadıkları sorunlar olduğundan daha fazla hale gelebiliyor. Bu kitapta da aslında Matilda kütüphanedeki yardımcı görevli sayesinde biraz yol alıyor ve sonra okulda öğretmeni tarafından destekleniyor. Ancak öğretmen, çocuk için olması gerekenleri anlamaya çalışsa da müdüreyi ve diğer otoriteleri geçemiyor. Dolayısıyla küçük kız seviyesinin oldukça altında bir sınıfta eğitim hakkı sınırlanarak yol almaya çabalıyor. Cinsiyetçilik açısından da çok çarpıcı bölümler var. Hatta kitabı okurken bu sorunun evrensel bir sorun olduğunu bir kez daha düşündüm. Üç aşağı, beş yukarı benzer söylemler eşliğinde yaşanıyor hayatlar. Matilda da kız çocuğu olduğu için ayrımcılığa maruz kalıyor. Evde, anne ve babası onu erkek kardeşinden aşağı görüyorlar; okulda müdüre hanımın kendi sorunları nedeniyle de bu durum devam ediyor. Bilmek, okumak ve anlamak üstün zekalı olmayı bırakın kız çocuğu söz konusu olduğunda bir adım daha görmezden gelinen bir konuya dönüşüyor. Çocuğun gelişimsel özellikleri hakkında aile ile konuşmaya gelen Matilda’nın öğretmeni de benzer bir ayrımcılığa maruz kalıyor aslında. Yani mesele toplumsal bir sorun. Öğretmen, çocuğun geleceği için bir şeyler yapmaya çalışırken kızın annesi tarafından cinsiyetçi söylemlerle karşılaşıyor. Her şey bu kadar da değil; okulda müdüre hanım çocuklara zorbalık yapıyor ama buna kimse itiraz edemiyor. Ne yalan söyleyeyim, bu bölümleri okurken Saadet Özkan öğretmen ve yaşadıkları geldi aklıma. Hani müdürün cinsel istismarına maruz kalan öğrencileri için her şeyi ve herkesi karşısına alan ve onun yargılanmasını sağlayan kişi. Çok ama çok üzülerek o haberi yeniden hatırladım çünkü yenileri hep eklendi ve çocukları koruyamaz hale geldik. Bu kitaptaki müdüre hanım da çocuklara istismarda bulunuyor ve zorbalık yapıyor. Okumayı bırakıp bu bölümlerde yanımdaki küçük okurla okulda veya başka bir yerde zorbalığa maruz kalırlarsa neler yapılabileceği üzerine konuştuk. Yukarıda da belirtmeye çalıştığım gibi kitap bize aile, ebeveynlik, istismar, üstün zeka, eğitim, yoksulluk ve daha pek çok konuda konuşmak için fırsat verdi. Dolayısıyla klasik bir hikaye ve mutlu sonlar hayal edenler için çok uygun olmadığını belirtmem gerekiyor kitabın. Tüm bunlara bir de Matilda’nın eşyaları uzaktan kontrol edebilmesi gibi fantastik öğeler eşlik ediyor. Bence kitap üzerine daha fazla konuşulabilir ve ben de yazabilirim ama bu yazı kadarıyla yeterli diye düşünüyorum. Elimden düşürmek istemediğim kitaplardan biriydi Matilda ve çocuk edebiyatının sadece çocuklar için olmadığının ispatıydı aynı zamanda 🙂

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.