35 Kilo Tembel Teneke

Elimdeki kitap 53.baskısını yapmış. Bu kadar okunması ve ilgi görmesi boşuna değil dediklerimden bir kitap 35 Kilo Tembel Teneke. Anna Gavalda yazmış ve bir çocuğun gözünden okul ile aile hayatı arasındaki her şeyi önümüze usulca bırakmış. Türkçe’ye sevgili Azade Aslan’ın çevirdiği kitabı okuyunca bir taraftan da aile yaşamı ve eğitim sistemi ile ilgili bir sürü düşünce eşlik ediyor okur olarak bana. Günışığı Kitaplığı’nın basımını üstlendiği kitap sadece yetişkin okur olarak beni değil, evdeki küçük okuru da sarmış olmalı ki, üçüncü defa okumaya başladı. Evet evet aynı kitabı üçüncü defa okuyor. En çok neyi sevdin de üst üste okuyorsun diye sorduğumda ise “Bir çocuğun okulundan ve hayatından bu kadar bıkması ilgimi çekti. Ona üzüldüm ama sonra kabul aldığı okulunda kendini gösterebilmesi ve yeteneğiyle ilgili uğraşabilmesi hoşuma gitti, sonunda mutlu olduğu yerdeydi” dedi. Her okur farklı yerlerden buluşuyor yazar ile galiba ve güzel olan da bu. 

13 yaşındaki Gregoire yaşıtlarından farklı bir çocuk ve el işleri ile uğraşmayı çok seviyor. Dedesiyle birlikte onun atölyesinde vakit geçirmeyi seven kahramanımızın okulla arası iyi değil. Elbette tek düze bir eğitim sisteminden, daha doğrusu genele hitap eden bir eğitim sisteminden bahsediyoruz. Hal böyle olunca arada farklılıklar gösteren çocuklar büyük oranda kayboluyor veya kendilerini bulana kadar epeyce zorlanıyorlar. Sadece onlar değil aileleri de elbette. Gregoire fiziksel olarak da sorun yaşıyor okula giderken, çünkü psikolojisi vücudunu da etkilemeye başlıyor. Sınıfta kalıyor, sorun yaşıyor ve nihayetinde okuldan atılıyor. Bunlar yetmezmiş gibi yatılı okul macerası da kötü bitiyor. Ailesi de elbette etkileniyor durumdan ve etkiliyor da. Çünkü anne ve babanın kendi aralarında sorunlar var. Küçük kahramanın tek nefes aldığı alan dedesinin atölyesi. Burada kendine bile itiraf edemediği şeylerle yüzleşiyor Gregoire. 

Sonunda herkes ve daha kötüsü kendisi de kendinden ümidini kesmişken bir okula(Grandchmaps) başvuru için mektup yazıyor Gregoire dedesinin cesaretlendirmesiyle. O mektupta en çok içime dokunan kısım ise; “Çok şişman değilim, 35 kilo umut çekiyorum” cümlesi oldu. Bu okula kabul alıyor ve hayatı da değişmeye başlıyor kahramanımızın. Teknik bir lise olan bu okulda kendi yeteneklerini göstermek ve kendini keşfetmek için zaman bulan kahramanımız dedesinin hastalanmasından da çok etkileniyor. Kendi içindeki gel gitleri, ergenliğin üzerinde bıraktığı duygu durumu değişimleri ve daha pek çok şey, en çok da dedesinin olası kaybı ile görünür hale geliyor. Nihayet bir gün dedesi okulun kapısına tekerlekli sandalyesinde gelince okur olarak bizlere de şenlik oluyor. Küçücük bir çocuğun kalbine dokunan bu güzel insanın bizim de içimizde yalnızlığımızı alan bir yanı var. Anlaşılmak, farkedildiğini bilmek ama her şeyden önemlisi sevilmek güzel bir şey ve Gregoire’nin dedesinde yaşadığı bu. Elbette anne ve babası da seviyor minik kahramanımızı ama onlar kendi yaşamları ve sorunları ile boğuşurken üzerine çocuklarının okul başarısızlığı ve okula isteksizliği artı bir sorun olarak ekleniyor onlara. Dolayısıyla çözümde aktif rol oynayamıyorlar. 13 yaşında bir çocuğun ağzından ve onun gözünden yaşananları görmek istiyorsanız tam size göre bir kitap. Çünkü insan büyüdükçe o yaşta neler hissettiğini unutabiliyor, hatırlamak ve daha da önemlisi çocuklarla beraberseniz (eğitimci, ebeveyn vb olarak) yanınızdakinin neler yaşadığını anlayabilmek için iyi bir örnek var karşımızda.  

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.