Tornet, File Çorap ve Başka Şeyler :)
Karşımızda içimizi ısıtan ve bir solukta okuduğumuz bir kitap var. Hem de daha dumanı üstünde olanlardan. Nihal Ünver yazdı ve Gül Sarı resimledi. Dinozor Çocuk tarafından basımı yapılan kitap “farklı” olana vurgusu ile oldukça dikkat çekici. Korona virüsü nedeniyle evde kalan çocuklar ne yapacaklarını şaşırdı. Ben de bugün kitabı aldım elime ve etkinlik yaparken beni dinleyen kızıma okumaya başladım. Sordum elbette, ben kendim okuyabilirim ve sen istersen sonra oku diye ama sesli okumamı istedi. Önce uzaktan elindeki işle uğraşırken dinliyordu ama sayfalar ilerledikçe mesafesini daraltı ve iyice burun buruna okuduk kitabı. Onun tepkilerini izlemek, kitabı okumak kadar güzeldi benim için. Ara ara durup konuştuk konu hakkında ve kendisini kitaptaki karakterlerin yerine koyduğunda neler yapacağını sorup yanıtlarını dinledim.
Otizmli bir çocuk olan Ege’nin kaynaştırma sınıfında yaşadıklarını anlatan kitap oldukça içten ve samimi bir anlatıma sahip. Farklı olana karşı tepkilerimiz, ayrımcılık noktasında yaşadığımız gel gitler ve kişisel vicdan muhakemeleri çok güzel irdelenmiş. Ege hırpalanmış bir çocuk olarak yeni sınıfında da öteki olmaya başlıyor ama şükür tablo kötü seyretmiyor. Ege’den ziyade benim gözüm annesine takılıyor. Anne çırpınıyor resmen çocuğunun kabul görmesi için. Sanırım bu duyguyu en çok yaşayanlar bilirler. Onlar maalesef çokça şey yaşıyorlar. Hangi sebeple olursa olsun çocuğu “farklı” olan aileler ve özellikle anneler çok eziyet görüyor maalesef. Hem duygusal olarak, hem de çocuklarını büyütürken fiziksel olarak. Dolayısıyla bu kitap onlara da uzanan bir el gibi aslında. Bir ara Ege’nin sıra arkadaşı olan Güven de ondan kurtulmak istediğini düşünüyor. Çünkü arkadaşları ve aileleri böyle düşünüyor. Bu noktada dönüp kızıma sordum; “Sen ne düşünüyorsun” dedim ve dedi ki “Anne ben de sınıf ve okul değiştirdim, ilk gittiğim gün birkaç kişi bana bakıp gülümsemişti, onları çok sevdim ama diğerleri hiç yokmuşum gibi davranmıştı. Bence biraz sabrederlerse Ege onlara alışacak, bence ondan kurtulmak istememeliler.” Kızımın bu kitaptaki Ege gibi sorunları yok ama yine de yeni bir çevreye uyumun belirli bir zaman aldığını deneyimlediği kısımdan cevap veriyor bana. Kısacası aslında büyükler biraz sakin kalsa çocuklar doğruyu daha net bulacaklar gibi. Kitapta bencil veliler kadar, oldukça donanımlı ve olaya hakim veliler de var. Daha da ötesi son derece bilinçli bir öğretmen var karşımızda. Bunları görünce yakın zamanda haberlere de konu olan olumsuz olaylar geliyor aklıma. Sonra bir kitapla o olumsuzluğu yok etme çabasına dalıyorum. Herkes kendi tarafından ne yapabilirse yapmaya çalışıyor galiba çocuklar için. Bu anlamda yazar bence oldukça güzel bir konuya değinmiş. Yine yakın zamanda televizyonlardaki dizi ile de aslında bir farkındalık yaratılmaya çalışılmıştı. Umarım o da başarılı olmuştur. Ben farklı sebeplerle(yaşına uygun olmayan sahnelerin yer alması vb) kızımla televizyon konusunda sınırlı bir çizgide devam ediyorum ve mesela o diziyi bilmesine rağmen hiç izlemedik. Dolayısıyla bizim için bu kitap daha iyi bir yol gösterici bu yaş grubu için.
Bir de yukarıda da belirttiğim gibi bir konu çocuğu çekiyorsa o zaten ona yaklaşıyor. Başta elindeki ile uğraşırken beni dinleyen kızcem, konu ve anlatım onu sardıkça kitabın içine girdi resmen. Bunu özellikle yinelemek istedim. Bir başka konu da; ben okurken her çocuğun eşit eğitim ve sağlık hakkından nasıl yararlanacağını düşündüm. Malum yarın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Bu bayramı çok severim, nedense beni hep mutlu eder. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışını çocuklara bayram olarak hediye etmesi bana çok anlamlı ve güzel gelir. Geçen gün doğaçlama bir masal anlattım kızıma ve meclisin neden önemli ve gerekli olduğuna getirdim konuyu. Şimdi de çok sesliliğin önemini düşünüyorum. Madem gelecek çocukların ve madem onlara bu güzel gün armağan edilmiş; o zaman bunun hakkını vermek lazım. Nihal Ünver bize yol açtı; ondan başlayalım mesela. İlk olarak her çocuğun doğuştan sahip olduğu hakları var. Bunların başında da eğitim ve sağlık geliyor. Bunlara eşit erişim imkanı lazım çocuklara. Yine barınma çok önemli bir diğer hak. Oyun da çocukların en büyük haklarından birisi. Kısacası Türkiye’nin de dahil olduğu ve çok sayıda ülkenin imzaladığı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde yer alan tüm maddeler çocuklar adına uygulanmalıdır. Çocuğun cinsel ve ticari sömürüsü meselesi var mesela, telaffuzu bile son derece üzücü ve endişelendirici. Bununla uğraşan ve bu çocukları korumaya çalışan insanlar var. Diğer tarafta “çocuk gelin” ayıbı var bu ülkeye. Kısacası çok fazla ama çok fazla şey var söylenecek ve yazılacak ama bu yazı sınırlılığında ve “farklı” olanın ayrımcılığa ve ötekileştirilmeye maruz bırakılmadığı bir ülke ve dünya düşünü en çok çocuklar için istediğim bir 23 Nisan var önümde. Madem büyük bir öngörü ile geleceğin sahibi çocuklar için bu özel gün onlara armağan edildi, o zaman onlar büyüyene dek haklarını onlar adına koruyan kişiler yer alsın hayatlarında. Bazen sadece bu kitapta olduğu gibi farkındalık yaratıp bu çabaya dahil olanlara da bir selam olsun bizden / benden 🙂
Son Yorumlar