Korona Günlerinde Gelişen Sohbetler :)

Herkesin bildiği üzere oldukça garip günlerden geçiyoruz. Bu günlerde her şey değişim ve dönüşüm halinde. Hepimiz farklı şekilde deneyimliyoruz elbette bu günleri. Evde kalabilenler, zorunlu olduğu için çalışmak zorunda olanlar, evden çalışanlar gibi farklı farklı yaşam şekilleri gelişti. Bu dönemde sohbet konuları ve içerikleri de haliyle değişime uğradı. Bunalmak şımarıklık gibi algılanmasın ama bunalanlardan da olduk zaman zaman. Zaten bence gündemi takip edip de stres yaşamamak, bunalmamak elde değil. Neyse ben bu yazıyı keyfimiz daha da kaçsın diye yazmıyorum. Niyetim bu garip dönemlerde bizim kendi dünyalarımızdan bir anı bırakmak buraya. Belki sonrasında döner hatırlarız, belki çocuklarımıza kalır, belki ne bileyim okuyan o saniye kendini bulur içinde de azıcık tebessüm eder. Kısacası sadece içimden gelen çoklu isteklerle şu an bilgisayarımın başındayım. 

Fotoğraf çok eski, anneannem, annem, ablam, Servet ve ben varız karede. Fotoğraf çektirmek için gitmişiz stüdyoya ama fakirlik her yerimizden akıyor. Bu kareyi seviyorum, beni hüzünlendirmesi bir yana bizden bir anı göstermesi anlamında değerli görüyorum. Anneannem artık aramızda değil, onun meşhur “Heves edersen olur ne dersen” cümlesini unutamam. Az önce yemek masasında evdekilere ondan birkaç anı anlattım. Bence hayattan keyif almayı bilenlerdendi ve isteğince yaşadı hayatını. Bu resmi neden ilk kare olarak kullandım biliyor musunuz? Bana aynı zamanda şunu söylüyor bu kare: “Senin üstün başın ne olursa olsun, sadece sağlıklı ve iyi olun, gerisi sorun değil.” Bu ara bana bunu fısıldıyor bu kare ve dışımızdakilerin önemsizliğini hatırlatıyor tekrar. Bu hatırlatmada Hüsniye teyzemin kızı Filiz’in de payı var. Ona da geliyorum şimdi. 

Korona günlerinde anne tarafından kuzenlerden bir kısmı (kız grubu olduğu için şimdilik erkek kuzenler dahil değil), Mirzangillerden Kuzenler diye bir WhatsApp grubu kurdu. Bu grup ilk gece en büyük kahkahalarımızın tek sebebiydi. Yıllardır görüşmediğimiz, hayatın her birimizi başka bir ülke veya şehre attığı, aynı şehirde olanların da ölüm ve düğün dışında çok sınırlı görüşebildikleri bir dönemde pat diye korona virüsü çıktı ve hepimiz bence ruhsal olarak bununla mücadele ediyoruz. İşte bunun bir sonucu olarak kurulan ve annemle dedemin kapak resminde yer aldığı grup onların mezrası olan Mirzan adını aldı. Filiz de bir gece gruba bizim anneannemle olan ve yukarıda paylaştığım resmi yolladı. İyi ki yolladı. Bu ara eskileri daha çok anıyoruz. Grupta tüm günün stresini geride bırakmak için önce Servet’in düzenlediği ve her akşam bizi kendine bağladığı canlı yayına bağlanıyoruz. Orada türkülerin dinlendirici yanından yararlanıp sonra kendi grubumuza dönüyoruz. İtiraf edeyim, bazen haberlere bakıp da ağlayacak hale geldiğimde aniden gruba atılan bir anlatı kahkahalara sokuyor beni. En fazla güldüklerim de Şemsettin eniştemle ilgili olanlar. Yalnız tam, tüm gün peşimden 2 saniye ayrılmayan ufaklığı yatırmışken attığım kahkahalarla çocuğu uyandırıp tekrar gecenin bir yarısına kadar uyuyamadığımızı da ekleyeyim. İşte dikkat ederseniz tam 377 ileti de ben ufaklığı uyutmaya çabalarken atılmış 🙂 Vallahi özet istedim de hala gelmedi. Kısacası bu dönem bir çeşit sözlü tarih çalışmasını bilimsel verilere dayanmadan, doğaçlama yapar olduk kuzenler olarak. Ben beğendiğim her hikayeyi evdekilere de anlatıyorum, onlar da benim kadar tanıyacak her bir olaydaki kişiyi. Aslında video kayda alıp saklasak belki daha güzel olur, dur bakalım onu da düşünürüz belki. 

 Bir diğer grup da yandaki görseli olan B10 Komşileri grubu. Bu grubu ben kurdum ve kısa da olsa ev ziyaretleri yapabildiğimiz kişileri ekledim. Eğlenmiyorum desem yalan olur. Sıkıntıdan pırıl pırıl yaptığım balkon giderlerimden tutun da evdeki bilumum halleri onlarla paylaşıyorum 🙂 Onların da paylaşımları hoşuma gidiyor. Seslerini duymak iyi geliyor bu dönem. Samiye ablanın video kaydı ile dansını bekliyoruz ama bakalım ne zaman gelecek. Şaka bir yana hepimiz bu dönemdeki benzer deneylerimizle aslında yalnız olmadığımızı daha çok hissediyoruz galiba. Çocuklar balkondan balkona konuşuyor ve etkinlik yapıyor, birbirlerine resim gönderiyorlar ve herkesin benzer süreçlerden geçtiklerini bizler gibi biliyorlar. 

Geliyorum Altın Kızlar grubuna. Bu grup çok önce kurulmuştu. Sadece korona virüsü ile birlikte etkileşim oranı çok arttı. Hemen her gün konuştuğumuz bir grup haline döndük. İlden ve ülkeden haberler kadar yurtdışında olan ayağımız Yeşim sayesinde İngiltere’den de haber alır olduk canlı canlı. Önce bir çeşit yemek grubu gibi herkes evde yaptığı yemekleri paylaştı; sonra çocuklarla baş etme yol ve yöntemlerini. Ara ara bunaltılarımız ve endişelerimiz eşlik ediyor bize, bazen de kahve keyiflerini paylaşıyoruz. 

 

Nursu hocamla tek kişilik grubumuz var 🙂 Yani aslında grubumuz yok ama olsun, bu yazıya onu da almak istedim. Mesleki olarak edindiklerini paylaşmaktan sakınmayan Nursu hoca bana ara ara çocuklarla ilgili materyallerden gönderiyor. Mail olarak da gönderiyor, telefondan mesaj olarak da. Hatta bu drive dosyasında toplu olarak da gönderiyor. Her yoldan “çocuklara dikkat edilmesi gereken bir dönem” diyor aslında ve bu nedenle teşekkür etmek istedim kendisine. Onun sayesinde Masal Pandemisi adındaki projeden haberdar oldum mesela. Yine bu dönem yazılan ve açık erişimde olan kitaplardan. Varlığını bilmek iyi geliyor kısacası. 

 

 

Ev Kütüphanesi grubuna çok önce katılmıştım. Zaman zaman bahsediyorum bu gruptan. Sevim Ak’ın ev kütüphanesine dahil olduk ve çocuklarla etkinliklerine katıldık. Her yönüyle harika bir çalışma ve kütüphane. Bu anlamda Behiç Ak ve Sevim Ak’a ne kadar teşekkür etsek azdır. Kendilerine ait olan evlerini kütüphaneye çevirmekle kalmadılar hepimize umut oldular. Hem de en karanlık günlerde bile. Çocuklardan yana tavır koyan ve bundan şaşmayan yanları bende sonsuz güven uyandırıyor. Korona günlerinde de grup etkileşim anlamında oldukça iyi. Herkes kendi alanından “çocuklar adına” iyi diye ne biliyorsa paylaşıyor. Kitap okumalar, etkinlikler, bilmeceler, masal ve öykü anlatımları, müzik dinletileri ve daha neler neler. Bu grupta paylaşım yapılması da bu günleri çekilir kılan yanlardan biri. 

Bu grupların dışında da dahil olduğum gruplar var ama bu sıraladıklarım korona günlerinde daha etkileşimli oldukları için yazıya dahil oldu. Kısacası mesafelerin veya çalışma şartlarının aslında bahane olamayacağını gösterdi bir diğer yanıyla. Ya da bu dönemi hepimiz kendi adımıza ve sevdiklerimiz adına daha çekilir kılmaya çabalıyoruz. Ruhsal dengemizde neler olacak bilmiyoruz, işinin uzmanları uyarılar yapıyorlar. Ben sadece günü azıcık neşelendiren, çocuklar için umutlu ve mutlu kılmaya çabalayanlara bir teşekkür edip bu dönemi kendi kişisel tarihimde bu blogla kayıt altına almak istedim. Ortalama 5 haftadır evde kal çağrıları yapılıyor. Umuyorum ki bu günler geride kaldığında hepimiz gereken dersleri almış oluruz. Önceliklerimiz canlı yaşamı ve doğadan yana olur. Çocuklar için en iyisine çabalarız. Bu dönemde evde kalırken onlar için olumlu anlamda çabalayan çok kişi var. Instagramdaki ve diğer sosyal medya ortamlarındaki paylaşımlar sahiden oldukça güzel. Biliyorum ki bu süreç bittiğinde hepimiz oğlakların yaramazlığında doğanın koynuna atacağız kendimizi. En azından benim kendi adıma niyetim bu, keçi inadı tutsun hem de bu konuda beni 🙂 

 
 

 

 

 

 

 

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.