Sebze Tarlasında Curcuna

Bayıldığım ikilinin yeni kitabı geldi bugün elime. Hemen okudum ve bu akşam yatarken de küçük cadıya okuyacağım. Okuldan eve gelince o da gördü Findus ve Pettson’ın yeni kitabını ve zıplaya zıplaya “Anne anlatsana neler yapıyorlar bu bölümde?” dedi. O daha 1.sınıf ve hala “Ela, Lale, kek, elek” tarafında dolanıyor 🙂 Yani okumasına daha var ama benim gibi bu ikilinin sevimli maceralarını seviyor. Sevgili Nihal Ünver’e ve Dinozor Çocuk’a teşekkürler bizleri mutlu ettikleri için. Sven Norqvist tarafından kaleme alınan ve Ali Arda tarafından Türkçe’ye çevrilen bu güzel serinin yeni bölümü de en az diğerleri kadar güzel.

Sebze Tarlasında Curcuna bana kendi çocukluğumdan bir kesiti hatırlattı. Pettson tarlasına patates ve soğan ekmek istiyor, Findus ise köfte sevdiği için bunu ekerse çoğalacağını düşünüyor. Çiftliğin tavukları ise havalandırılmış topraktaki solucanların peşinde. Sonrasında tarlaya giren domuz, inekler ve derken defalarca ekilen patates ve soğan. Şöyle tekrar gözden geçirince bile yorucu aslında. Hikayeye gelmeden önce çocukluğumdan nereye çağrışım yaptı onu söyleyeyim önce. Sınırlı yaz tatillerinde köye giderdik çocukken ve şimdilerde fark ediyorum ki çokça güzel anı bırakmış o zamanlar hayatıma. Evlerde su yoktu ve taşıma suyu ile hem yeme-içme, hem de diğer ihtiyaçlar giderilirdi. Böyle zorlu bir süreçte annemle babaannem çamaşır yıkamış ve bahçedeki iplere asmışlardı ki; aniden ip koptu ve çamaşırlar yere düştü. Hayal edin durumu. Ayyyy babaannem aynı Pettson gibi sinir gibi olmuştu haliyle. Yalnız bizler için komik olan kısmı en küçük amcam Kamil’in babaannemin karşısına geçip hem gülmesi, hem de durumu bizler için daha da komik hale getirmesiydi. Babaannem tüm öfkesini ondan çıkarmakla, çamaşırları yeniden durulayıp asmak arasında bocalamış ve ikisini birarada yapmayı başarmıştı. Hem amcama söyleniyor, hem de çamaşırları onardığı ipe tekrar asmaya çabalıyordu ama anımsadığım kadarıyla ikinci defa da aynı olay yaşandı. Büyükler için zorlu olan bu dönem, biz çocuklar için tam bir eğlence zamanıydı. Tiyatro izler gibi izliyorduk onları. Şimdi elimdeki kitabı okuyunca aynı şeylerin yaşandığını görüyorum.

Bir sürü emekle toprağı ekime hazır hale getiren Pettson ve kendi derdindeki Findus’un da karşısında tavuklar var ilk etapta. Çapalanmış toprağı eşelemek için hepsi birden solucan aramaya bahçeye giriyorlar ve tüm emekler boşa gidiyor. Pettson hepsini bir şekilde ordan uzaklaştırıyor ama diyaloglar harika. Konuşuyor tüm hayvanlarla Pettson ve işin güzel yanı da bu zaten. Tavuklar kandırılarak çitin öte tarafına alınıyorlar ama bu sefer de komşularının domuzu giriyor ekili alana ve ikinci sefer harcanan emekler boşa gidiyor. Üçüncü defaya ekilen tarlaya bu sefer de inekler giriyor. O kadar da olmaz demeyin, oluyor işte. En sonunda inekler de çıkarılıyor bahçeden ve ortalık bir süreliğine sessizliğine kavuşuyor. Bilmiyorum Pettson ve Findus amacına ulaşacak mı ama hikayenin tüm heyecanına siz de okur olarak dahil oluyorsunuz. Yazının başında da söylediğim gibi ben bu ikiliye bayılıyorum ve her bölümünden ayrı ayrı keyif alıyorum. Bugün elime bu kitap gelince de sanki yakın dostlarım ziyarete gelmiş gibi hissettim. Gününüze, akşamınıza azıcık neşe ve keyif katmak istiyorsanız tavsiye ederim 🙂

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.