Bir Sonbahar Öyküsü :)
Sonbahar bazılarımız için renk cümbüşü, bazılarımız için hüzün dönemi. Her birey galiba kendince yorumluyor mevsimleri. Sonbaharı sevmekle beraber kendi açımdan tamamen bir ilkbahar insanı olduğumu söylemem gerekiyor. Neyse konumuz benim mevsim yorumlarım değil elbette. Elimdeki kitabın yazarı Ayşe Pınar Köprücü ve resimleyeni Pelin Turgut. İletişim Yayınları tarafından basımı yapılan kitap aslında bir büyüme hikayesi. Bir küçük yaprağın nasıl da dalından koparak aşağıya kendisini bırakabileceğini gösteren oldukça naif bir hikaye. Mevsim güzellemesi ile başlamam kitaptan kaynaklı. Kitabın içine girip o yaprakların ve ağaçların arasında dolaşmak istedim aniden.
Oldukça güzel ve sade bir şekilde dalında tek kalan küçük yaprağın korkularını izliyoruz ilk sayfalarda. Büyüdüğünü kabul edemeyen küçük yaprak tüm arkadaşları kendisini bırakmışken mevsimin getirdiğine, bu yaprak sıkı sıkı tutunuyor dalına. Renkler, çizimler ve yaprağın hisleri öylesine yakın ki ben kitabı iki kez okumuş birisi olarak yetişkinlere de sıkça yer açtığını düşündüm. Şimdi yazarken de belirtmeden edemiyorum, belki pandeminin de etkisi vardır, bilemiyorum ama epeydir çocuk edebiyatının asıl alıcısının yetişkinler olduğunu düşünüyorum. Bir büyüme hikayesi böylesi akıcı ve sizi de içine alan şekilde anlatılıyorsa, anlatılabiliyorsa o zaman belki de alıcısını direk işaretlemeye gerek yok. Resimlerde ayrı bir yolculuğa çıkıyorsunuz okur olarak. Elbette okul öncesi çocuklarla da gayet rahat okuyup izleyebileceklerinizden bir başka tarafıyla da.
Küçük yaprak, aşağıdaki çocukları, diğer yaprakları izleyince sonunda kendisine bakan çocuğun gözünden aldığı cesaretle büyümeye adım atıyor. Çocuk da onu izliyor ve başına konması için bekliyor olduğu yerde. Gerisi şenlik aslında hem yaprağa, hem okura. Ağacına gülümseyerek ayrılan yaprak, çocuk neşesinde buluyor kendisini. Hep öyle olmaz mı zaten? Çocuklar bizim yetişkin dünyamızdan ayrı olarak doğanın her halini coşkuyla karşılarlar. Yağmura çığlıklar atıp, su birikintilerinde koştururlar özgürce. Burunlarına düşen yapraktan keyif alırken aslında biz büyüklere de farkında olmadan nasıl güzel bir şey sunarlar öyle. Unuttuğumuz, unutmaya yüz tutan tarafımıza seslenirler ve o da “hayattan keyif almak”tır. Bunu çoğunlukla çocuklar ve hayvanlar sayesinde fark edebiliriz. Elbette bir de doğa. Yazarın sanırım bir okur olarak beni saran tarafı iki yana da yakın olmak. Hem çocuk dünyası, hem de doğa. Yazar doğayı öyle güzel betimliyor ki; yaprağa sadece çocuklar değil, ağaca tırmanan sincaplar, dalında duran kuşlar ve diğer canlılar eşlik ediyor. Yukarı da söylediğim gibi okurken ve resimleri izlerken garip bir mutluluk ve huzurla çevirdim sayfaları. Garip bir dingin olma hali eşlik etti aynı zamanda. O sonbahar sonunda mevsim dönecek ve biz yine coşkuyla açan yeni yaprakları seyre dalacağız. Hem kim bilir bunlardan bir tanesi de bizim bu kitapta okuduğumuz sevimli yaprak olur yeniden.
Son Yorumlar