Benim Babam Kötü Örnek

İşte güzel bir örnek daha. Konusu tanıdık ve bir baba güzellemesi ama elbette tek kaygı bu değil. Cinsiyet rollerini sorgulatan ve etrafındaki tüm eleştirilere rağmen kendi bildiği doğrudan devam eden bir erkek ve babanın; kızının gözünden anlatılması var kitapta. İyi de yeni bir şey mi? Hayır, değil elbette ama önemli bir şey. Konuşulması gereken bir şey. Çocuklara okurken üzerine düşünülmesi gereken bir şey. Hatta bence özellikle babaların okuması gerekenlerden. Aslı Tohumcu yazmış ve Mavisu Demirağ resimlemiş. Can Çocuk tarafından basımı yapılan kitabı az önce okudum. Zaten birkaç saat önce elime geldi. Hemen yazmak istedim üzerine. Çünkü toplum olarak yaramız var bu konuda, sadece toplum da değil dünyanın sorunu var aslında ama biz kendi yaşadığımız kadarını biliyoruz. 

 

Babasını okur olarak bizlere anlatan küçük kızın dayısı, dedesi, amcası ve eniştesi ona babasının kötü örnek olduğunu söyler. Farkındaysanız kötü örnek diyen herkes erkek. Çünkü konforlarını bozan davranışlar var kızın babasında. Peki iyi de neden baba kötü oluyor dersiniz? Çok ama çok basit aslında nedeni ve o nedeni de kızın annesi tek cümle ile ifade ediyor; diyor ki anne “Hayat babanla müşterek gerçekten de.” Olayı tersinden yorumlasak mesela, desek ki anne nedir? O zaman bu kitabın on katı kadar sayfa sıralanabilir de yine bu etkiyi vermez. Neden vermez biliyor musunuz; çünkü kadına biçilen rol çok fazla üzerine yapıştırılmış ve zaten “olması gereken” olarak kabul edilmiştir hem çoğu kadın, hem de erkek tarafından. Kısacası cinsiyetçilik kocaman bir sorun olarak karşımızda ve herbirimizin bilinçaltında duruyor. İşte Aslı Tohumcu elimdeki kitabıyla buna son verme telaşında. O telaşından selamlıyorum kendisini. Özellikle çocukların değil, babaların okuması gerekenlerden diye düşündüm okurken. Okuyan olarak benim için basit gibi algılansa da erkek dünyası için aynı cümleler gelir mi emin değilim. Hatta tam da yazarın söylediği gibi etrafındaki tüm erkekler karşısında duruyor babanın ve yaptıklarının. Oysa ki hayat bir yükü sadece kadına yükleyip kenarda duracak kadar anlamsız olmamalı erkek dünyası için de. Kadın da üzerine biçilen rolü terk edip, tam da annenin ifade ettiği gibi “müşterek” kelimesini rehber almalı kendisine. Sadece kendisine değil eşine ve çocuklarına da göstermeli bunu. Bu kısmı özellikle açtım çünkü yaşadığımız onca baskı ve şiddeti tam da bunu bilemediğimiz için yaşadığımızı düşünüyorum. 

Kitapta dikkatimi çeken bir diğer konu ise babanın herkesi bir yere bırakırken kendi anne ve babasını ziyarete gittiği sırada eşini arkadaşlarına bırakması. Bu kısım da bence önemli. Çünkü klasik yapıda büyüklerin, yaşlıların bakımı da kadınlara bırakılır ve bunda herhangi bir sorun görülmez. Hayal edelim bakalım; eşini arkadaşlarıyla vakit geçirmek için bırakıp ailesini ziyarete giden erkekleri. Aslında son derece normal bir şey, pek çok ailede soruna neden olabilir. Bence yazar bu kısmı yazmakla harika bir şeye işaret ediyor. Herkesin kendisine ait zamanı olduğunu söylüyor aslında biz okura. Ne yalan söyleyeyim çocuk edebiyatında böyle örnekler görmek beni mutlu ediyor. Ev işini kadın işi olarak görmeyen ve yapılması gereken “iş” olarak görmek aslında son derece basitken buna en çok hemcinslerinden karşı çıkışlar görüyor erkekler. Doğru olan bilinse de alışık olunan ve konforlu alanı terk etmek herkesin yapmak isteyeceği şey değil. İyi de peki onların keyfini beklemek mi gerekir? Bence buna “müşterek” kelimesi üzerinden ve anlamını bilemese de bu kelimeden mutlu olan çocuklar cevap verebilir. Yukarıda da söyledim ama yinelemek istiyorum; sade dili, güzel resimleri ve kurgusu ile keyifli bir okumaydı bir okur olarak benim için. Eve gidip kızıma okumak için sabırsızlanıyorum ve zamanı geldiğinde oğluma da okuyacağım bir kitap olarak kitaplığımıza yerleşecek 🙂  

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.