Duyguların anahtarı türküler ve Servet’in zor zamanlardaki sesi…

Türkülerin bol olduğu bir aileye doğdum ben. Evde saz vardı zaten ve bir tek benim elimde istenen sesi vermedi aslına bakarsanız. Sonra sırasıyla org, piyano, yan flüt, gitar da konuk oldu ama benim için hep konuk olarak kaldılar. Kısacası müzikle bunca haşır neşir kardeşlerin içinde olmak benim için şanstı ve bunu zaman geçtikçe daha net anlıyorum. Zamanın bana öğrettiği çok şey oldu elbette. Mesela eskiden evde herkes türküleri severek dinlese de, bir süre sonra herkesin içlendiği, hatta ağladığı anlar olurdu. O zamanlar çocuk aklımla buna türkülerin sebep olduğunu sanırdım. Hatta annem Sebahat Akkiraz’ı ne zaman dinlese ağlamaklı olurdu da ben uzun süre onu dinlemedim büyüdüğümde. İçten içe kızardım da ona ama sonra ofiste bir gün aniden Sebahat Akkiraz’dan “Gemi” parçasını dinledim de daha da kopamadım ondan. Çok kıymetli ve değerli bir sanatçı kendisi. Kısacası yaş aldıkça anladım ki türküler sadece duyguların dışa açılmasını sağlayan bir anahtarmış. O anahtar çok ama çok kıymetliymiş üstelik, hele de böylesi zamanlarda… 

Bu satırları dinlerken Servet’in bu akşam üçüncüsü olan sosyal medya canlı yayınlarını takip ediyorum. Takip demek sayfayı açıp başka şeylerle oyalanmak değil, aksine birebir her türküde demlenmek, içlenmek, hüzünlenmek, sevinmek, rahatlamak, huzur bulmak ve arınmak anlamında bu kez benim için. Her türkü başka bir duygunun kapısını aralıyor da insan nasıl bir duygu seliyle baş başa kalıyor bir bilseniz. Çok ama çok şey geçiyor zihnimden. Şu aralar mesela dünyayı esir alan virüs nedeniyle büyük bir tehlike altında olan insanlığın hali geçiyor zihnimden. Sonra neden bunca zamandır savaşlar, ölümler var, yetimler, öksüzler kalıyor ve neden insanlık en azından bu türkülerden birinden ders alamıyor diye geçiyor zihnimden. Fazla mı şey yüklüyorum bilmiyorum ama doğaya, hayvanlara yapılan onca acının, kötülüğün bir çeşit bumerang etkisi ile bize döndüğünü düşünüyorum birkaç gündür. Sonra mesela, aynı zamanda yaşamın aslında nasıl da kıymetli ve güzel olduğunu düşündüm. Tüm canlılar için öyle aslında ama insan kendini hep diğerlerine eziyet ederken konumlandırdı maalesef. Hepimiz değil elbette ama genel olarak durum bu. Umarım en azından bu olay geride kaldığında insanlığa derslerini de öğretmiş olur. Bencilce değil bir arada, tek değil hep beraber, bana değil bize, benim için değil gelecek nesiller ve kültürel miras için diyen daha fazla ses kalır umarım geriye. 

Arada yazıyı bırakıp Servet’in sesine bırakıyorum kendimi. İstek yapan insanlar var, benimle muhtemelen benzer duygularda olanlar var. Hayatın zorluklarıyla mücadele ederken yaşamdan yana tavır alanlar var mesela. Hayatını yaşarken dünyayı güzelleştirenler var mesela. İyiden, insanlıktan, kardeşlikten yana olanlar var. Umut alıp, hayata umut bırakanlar var bir de. Sonra ne var biliyor musunuz tüm bunları sadece tek bir türkünün sözlerine sığdırabilenler, o türküyü dillendirenler ve benim bu yazıyı yazmama vesile olanlar var. Sesine, sazına, gönlüne sağlık sevgili Servetceğizim 🙂 Duygularımıza tercüman oluyorsun üç gündür, hep beraber, coşkuyla, neşeyle söyleyeceğiz o türküleri şu günler geride kaldığında…

Dünkü yayından bir bölüm için tıklayınız

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.