Kaybolan bir renk daha…
Çocuklar ve ölüm kelimesi yan yana gelmesini istemediğimiz iki kelime. Bu nedenle bu konulara ben de bu blogda şimdiye kadar girmedim. İçimizin çok acıdığı sayısız ölüm duyup tanık olduk maalesef. Birini ansak, diğerine haksızlık olacak gibi sanki. Yaş aldığımız için mi, yoksa yaşla beraber tanık olduklarımız arttığı için mi bilmiyorum ama gözümün önünden sıkça ve fazlaca çocuk yüzü geçiyor. Etkileniyor, üzülüyor ve bazen de duymamak için kaçıyoruz bunlardan. Küçük bedenlerin ve ruhların yaşadığı travmalar toplum olarak hepimizde iz bırakıyor. Onlara yapılanlar ve engelleyemediklerimizin ruhlarımızda açtığı yaralar bir de. Geleceğimizden eksilttiklerimiz var en çok da. Sonra ne var biliyor musunuz son zamanlarda bu ülkede içimizdeki ağırlığı arttıran; intihar olaylarında artış var. Okuduğumuz ve duyduğumuz kadar tanık olduklarımız var artık maalesef. Gittiği ve yarattığı acı kadar kalanlarda bıraktığı hayal kırıklıkları, keşkelerle dolu cümleler ve kırılan umutlar var en çok da. Diyorum ya normalde bu konuların yeri değil bu blog ama bu kez yazmak istedim. Maalesef tüm bu yazdıklarımın içinde 2 gün önce sitemizdeki bir çocuk daha aramızdan ayrıldı. Hem de kendi isteği ile. Nasıl ve nedir diye çokça yazıldı ve herkes ilk etaptaki refleksle tepkilerini verdi ama tüm bunlardan öte bir çocuğun yaşamdan vazgeçmesi var. Bu öyle ağır bir şey ki; bence ilgili herkesin bu konuya eğilmesi elzem. LGS adı verilen bir sınav sonucunun açıklandığı gün aniden balkondan kendisini aşağı bırakan bir çocuğumuz var ve henüz sadece 14 yaşında. Herkes konuşabiliyor ve bu haddi bulabiliyor ya, aslında masaya yatırılması gereken şey sınav sistemi ve bununla beraber çocuklarımızın içinde olduğu girdaplar. Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü yetmez; bence derhal Çocuk Bakanlığı kurulmalı ve hızlı bir şekilde geleceğimize sahip çıkmalı. İstismar, taciz, tecavüz kadar intihar olayları da titizlikle; kişi/kurum/mevki ayırmaksızın suça sebep olan herkes için adil yargılama yolunu açmalı ve çokça çalışmalı. Verilen kurbanlar hayatımızdan kaybolan renkler. Renkler kaybolunca da biz eksiliyoruz; mutsuzlaşıyor ve çoraklaşıyoruz; “ama” oluyoruz hayata ve tüm güzelliklere. Neden yarış atı gibi çocuklarımız rekabete zorlanıyor, neden onları ve yeteneklerini keşfedebilecek bir eğitim sistemimiz yok? Neden çocuklarımızın “çocuk olma hakları” ellerinden alınıyor. Bu hakkı elinden alınan ve çocuk olamayanların büyüdüklerinde ne olacağı neden devlet politikası olarak içselleştirilmiyor? Başkalarının acıları üzerinden yorum yapmak değil niyetim, asla değil ama sorun toplumsal bir sorun, eğitim sistemi ile ilgili bir sorun ve bu görünürlüğün artmasını istediğim için yazıyorum şu anda. Her gün önünden girip çıktığımız sitenin önünde yaşanan olayın yakınlığı ile yazdığım ve o yakınlığın hatırlattıkları ile yazdığım bir yazı. Geleceğimize sahip çıkmak için adım atılması isteği ve temennisi ile yazdığım bir yazı. Gidenlerin üzüntüsü ile ama sonrakilere uzanacak eller için en çok da. İlgili tüm karar vericilerin konuyu doğru noktadan gündeme alması dileği ile…
Son Yorumlar