Dünyanın En Talihli Vapuru

Elimdeki kitabın son sayfasını okuduğumda kendimi bir masalın içinde gibi hissettim. Onca olumsuzluk varken dünyada ben de bu “Dünyanın En Talihli Vapuru”nda olmak istedim aniden. Dayanışma, dostluk ve mutluluk dolu bir son ile biten bir filmin üzerinizde bıraktığı o garip rahatlama hissi gibiydi bende kalan duygu. Gamze Sürcan’ın yazıp, Zeynep Dağgüden’in resimlediği kitap İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkıyor. Ne yalan söyleyeyim yazarının tüm pozitif enerjisi önümüze seriliyor kitapta. Birebir İstanbul’daki bir kongrede tanıdığım yazar ile hemen kütüphaneye koşup kitabı aramıştık. Nihayet hafta sonu aldığım kitabı ancak okuyabiliyorum. Kitabı okurken yazarın tüm halleri geldi gözümün önüne. Enerjisini etrafına yayan ve neşesi ile olumsuzlukları bertaraf eden yapısı her sayfaya sinmiş. İçimden geldiği için burada da söylemek istiyorum; “Sevgili Gamze, kitabındaki vapura seninle birlikte binmek ve seyahat etmek isterdim. En az yaratmak istediğin dünyadaki insanlar kadar güzel insanlar çıksın yoluna.”

Anne ve babası kuşbilimci olan bir çocuk senelerdir görmediği anneannesine bir haftalığına bırakılıyor ve heyecan o ilk andan itibaren başlıyor. Nefise Nine adlı bir kitap üzerine daha önce yazmıştım. Tagrid en-Neccar tarafından yazılan bu kitaptaki nine bir ressamdı ve torunu ile geçirdiği keyifli vakit okur olarak bizlere de bulaşmıştı. Elimdeki kitapta da benzer bir hikaye var ama bu sefer nine sporcu. Üstelik bol ödüllü bir nine. Hayata bakışı oldukça güzel ve pozitif. Çocuk ninesinin her haline; ama en çok da hareket kabiliyetine şaşırıyor. Bir de evde birbirinden ilginç koleksiyonlarına. Göbek pamuğundan yapılan koleksiyondan şiir koleksiyonuna kadar genişleyen çeşitlilikte bizler de en az torun kadar heyecanla izliyoruz anlatılanları. Kitabın en çok sevdiğim kısımlarından bir tanesi de bir odaya tavandan asılı olarak yapılan ve bulut şekli verilen pamuk helvalardı. İstediği zaman bu renkli pamuk helvalardan alan çocuk ve nine ayrı bir keyfi sürüyorlardı. İkili arasında geçen keyifli ve alışılmışın dışındaki olaylara bir kuşçuk ekleniyor. Bacakları olmayan, ebatları ve kanatları sıradan kuşlar gibi olmayan bu kuşçuk bir gökkuşağına çarparak yeryüzüne ve bu ikilinin kaldığı evin duvarındaki boşluğa düşüp sıkışıyor. Anneanne ve torun tarafından çıkarılan kuşçuğun konuşuyor olması da ayrıca masalsı bir tad bırakıyor okura. Kitap bu kuşçuğun tekrar gökyüzüne uğurlanması için harcanan çaba etrafında dönüyor artık.

Bir vapura binen anneanne ve toruna bu sefer vapurda olan herkes yardım ediyor. Tahminlerin çok ötesinde bir dayanışma ve dostluk ortamında herkes kuşçuğun tekrar gökyüzüne dönmesi için çabalıyor. Başarılı da oluyorlar. Bu arada sadece insanlar değil güvercinler de yardım ediyor onlara. Ara sıra gökyüzüne doğru salınan kuşçuk ile aşağıdakiler arasında haberleşmeyi sağlamak için iki tarafın da birbirine yazdığı şiirleri getirip götüren güvercinler de ayrıca güzeller. Kuşçuk gökyüzündeki yerine tekrar ulaşınca, bu sefer vapurdakiler birbirlerine daha yakından bakıp büyük bir kardeşlik ve dostluk örneği sergiliyorlar. Hepsi birbirinin eksiğini gidermeye ve daha insanca bir yaşamın izlerini sürmeye başlıyorlar.

Evet biraz iyimser bir son ve kitap ama belki de bunca olumsuzluğun içinde arada bize iyi geleni de okumak gibi bir hakkımız var. Ben hayal gücünü ve hikayenin kurgusunu beğendim. Sabah sabah küçük cadıma gökkuşağına çarpan bir kuşa yardım etmek isteyen insanları ve pamuk helvalardan yapılan bulutları anlattım ve beni heyecanla dinledikten sonra; “Masallarda olur böyle şeyler ama galiba kuşçuk alttan uçmuş, yoksa çarpmazdı gökkuşağına. Anneeee, onu bırak da o pamuk helvadan yapılan bulutlardan biz de yapalım mı?” dedi. Altı yaşında olunca hem masal, hem de gökkuşağına çarpma olasılığını canlı tutuyor küçük cadı 🙂 Ne diyelim gökkuşağının tüm renkleri sarsın tüm okurları…

 

 

 

 

 

 

Gamze Sürcan ve ben 🙂

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.