Kemancı Ayı Masalı

Fatih Erdoğan tarafından yazılan ve çizilen Kemancı Ayı Masalı, Mavibulut Yayıncılık tarafından basılmış bir kitap. Keman çalmak isteyen bir küçük ayının öğrenme sürecine tanık oluyoruz elimizdeki kitapla.

Sadece bir müzik aletini öğrenme süreci değil elbette masala konu olan. Çocuk kitaplarının büyükler açısından daha faydalı olduğunu düşünüyorum bu aralar. Güzel ve iyi olan ne varsa çocuk dünyasında saklı. Durum böyleyse demek ki büyürken bir yerlerde hata yapıyoruz, bu hata ile de yaşamlarımızı çekilmez kılıyoruz. Bu kitabı okurken de bunları düşündüm. Bir anne kendi babası keman çalmasını istediği için kendi çocukluğunda buna niyetlenmiş. Parmakları kısa olduğu için çalamamış ama kendi oğluna çalması için baskı yapıyor. Çocuk da son derece mutsuz oluyor keman çalarken; çünkü istemiyor. Açık ve nettir çocuklar, istemiyorsa hatır gönül için yemezler mesela. Bu kitaptaki çocuk da sevmiyor diye kemanını ve yayını atıyor bahçeye. Sanki kafamıza atıyor o kemanı. Siz de denk gelmişsinizdir hafta sonları çocuğunu kurstan kursa götüren anne babalara. Ne kadarı çocuğunun istekleri doğrultusunda verilen kararlar, burası soru işareti. Bir kesim, sadece aynen bu kitapta olduğu gibi kendisindeki eksiği çocuğu üzerinden kapatmaya çabalıyor. Hatta ilerleyen dönemlerde kendi olamadığı, seçemediği meslek için çocuğuna yanlış yönlendirmelerde bulunuyor. Sonuç olarak bir kısım aynen bu kitaptaki çocuk gibi kaçabiliyor istemediğinden ama bir kısmı da ömür boyu mutsuz olacağı işlerin içine düşüyor anne babası istediği için.

Tamam farkındayım daha kitabın küçük ayı Bingo ile ilgili kısmına gelemedim ama yazmak biraz da kitabın bana, yani okura çağrıştırdıkları üzerinden okunmuyor mu? Bu vesile ile özellikle üniversite tercih döneminde olan aday öğrencilerin gelecekte mutlu olacakları tercihlerde olmalarını ve ailelerin de çocuklarının vereceği kararları destekleyerek önceliği çocuklarına vermelerini umuyorum.

Gelelim Bingo’ya. Keman sesini duyduğu ilk andan itibaren büyük bir aşk ile kemana bağlanan ve onun sesinden kendi çocukluğuna, anne ve babasıyla geçirdiği mutlu günlere dönen Bingo, bahçeye atılan kemanı eline alıyor ve macera başlıyor. Müzik aleti ile haşır neşir olanlar bilirler ki öğrenme süreci epeyce kötü sese maruz bırakır etrafındakileri. Bizim evden de biliyorum, eve bağlama, gitar, ney, mey, org ve yan flüt girdi mesela ama bana hiç uğramadı. Kardeşlerim öğrenmeye çabalarken epeyce gıcırtı ve kötü sese maruz kalmıştık. Ablamın neredeyse bir ay boyunca sadece yan flütten ses çıkarmak için uğraştığını hatırlıyorum. Sonra erkek kardeşim (benden 11 ay büyük, ağabeyim oluyor kendileri), sabah uyanır uyanmaz bağlamayı eline alırdı, nasıl bir hevesle, istekle çalmaya çalışırdı anlatamam. Öğrenene kadar ailecek hepimiz bu sesleri dinledik ama sonrasında keyfine doyum olmaz türküler vazgeçilmezimiz oldu. Bingo’da da durum aynı. Önceleri çıkardığı sesler oldukça kötü olduğu için gittiği her yerden kovuluyor sevimli arkadaşımız. Elbette sadece “istediği” için vazgeçmiyor isteğinden ve sabırla devam ediyor istediği sesi yakalamaya. Koca bir kışı uyumadan geçiren Bingo bahar geldiğinde etrafında bir sürü seyircisi ve kemanının eşsiz sesiyle selamlıyor yaşamı. Bu sonu biliyorum ve gerçekten paha biçilmez bir şeydir aşka, sevgiyle, emek ve sabırla günlerini geçirmek. Sonunda istediği sesi yakalayanlar da o andan itibaren şanstır etrafındakilere.

Kitabı bitirince yazarın sanki bizim evi gözlemlediği ve öyle yazdığı hissine kapıldım. Üç kardeşiz ama bu müzik aletleri hiç bana uğramadı mesela. Bu konuda şanslıyım ki bana baskı yapan da olmadı. Müziğin o tılsımını yakalayanlar her türlü zorluğa rağmen isteklerinin peşinden gidiyorlar Bingo gibi. Diğeri de (yani kitaptaki çocuk) eline sunulanı bahçeye atabiliyor mesela. Kısacası müzik denilen şey, sanat denilen şey kişilere monte edilemiyor, edilmeye çalışılsa da akıyor her yerden. Çocukların istekleri ve yetenekleri doğrultusunda adım atmak galiba en olumlu sonuçları getirecek. Bir de hangi iş olursa olsun içinde sabır, emek ve azim olunca Bingo gibi sonu güzel seslere varacaktır diye umuyorum. Gönlümden geçen de çocukların adil ve eşit bir dünyada yaşamaları. Örneğin hepsi aynı imkanlarda eğitim alabilsinler ve istedikleri doğrultuda kanatlarını güçlendirip uçabilsinler yuvalarından. Bizler de etrafı saran renk skalasının güzelliğinde onları seyre dalalım.

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.