Yağmur Ormanları

İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan Yağmur Ormanları kitabı bir çeşit ansiklopedi kitabı gibi. Bu kitaba bakarken aniden kendi çocukluğa gittim. Görsel Okul Ansiklopedisi diye bir seri vardı Görsel Yayıncılık tarafından basılan. Elbette şu an elimde olan ve bu yazıya konu olan kitap kadar renkli ve okul öncesi gruba ait değildi. Sanırım o zamanlar ya bu kitaplar böyle yaygın değildi ya da bize ulaş(a)mamıştı. Çocukluğumun serisi de güzeldi elbette ve özellikle bazı sayılarını sıkça kurcalardık. Onda da daha önce hiç görmediğim, ya da gördüğüm ama özellikleri hakkında bilgim olmayan canlılar hakkında çokça şey anlatılıyordu.
 
Anımsadığım okuma yazma bildiğim dönemlerdi o ansiklopedilerin vitrinleri süslediği zamanlar. Bir dönem böyle bir popüler ansiklopedi dönemi vardı. Elbette bilgi sürekli güncelleniyor ve elbette bilgiye erişim hızı arttı ama yine de onlar çocukluğumun önemli ve güzel bir parçası. Öncelikle Yağmur Ormanları kitabı bana bu anıları taşıdığı için bile farkında olmadan kıymetli benim için. Bir diğer önemli noktası ise elbette okul öncesi gruba hitap edecek şekilde tasarlanmış olması. Tony Mitton tarafından hazırlanan ve Ant Parker tarafından resimlemesi yapılan kitabın çevirisini Ali Berktay yapmış. Resimlerle daha da bir sevimli olmuş kitaba konu olan tüm canlılar. Çocuğun olduğu her yerde her şeyin kendiliğinden güzelleşmesi gibi.
 
Tukan, ağaç kurbağaları, jaguar, tapir, uluyan maymun, tembel hayvan, anakonda ve tatular hakkında bilgilerin yer aldığı kitapta araştırmacılar da kuş, fare ve tavşan. Hal böyle olunca “insan” denilen canlının otoriter dili ve bakışı da yer almıyor. İyi de oluyor; bu haliyle biz de sadece başka tür bir canlı olarak onların dünyasına yaklaşıyoruz. Örneğin armadilloların bir diğer adının tatu olduğu ve tehlike anında kendilerini top gibi yaparak korumaya aldıklarını öğreniyoruz. Elbette bu esnada çelik gibi sert kabukları ile kendilerini korudukları ve hatta bu nedenle kendilerine “küçük zırh” anlamına gelen armadillo denildiğini öğreniyoruz. Sonra bu ismin İspanyolca’dan geldiğini de. Bunun gibi pekçok detay var kitapta canlılar ile ilgili. Nasıl yaşadıkları, nasıl beslendikleri, nasıl üredikleri vb gibi bilgiler fazla yormadan okuyucuya aktarılıyor resimler eşliğinde. Bahsi geçen her canlının hayatına baktığımızda üzerinde yaşadığımız yerkürede ne çok canlı olduğunu fark ediyoruz bir kez daha. İşte belki de sırf bu sebeple kitap okumak hele de çocuklara okumak oldukça kıymetli. Dünya’nın tek hükümdarının “insan” olmadığı, onu üzerinde yaşayan tüm canlılarla ortak kullandığımızı görmek gerekiyor. Bu bizim dışımızdakine olan merak belki de bize iyi gelecek bir merak. Çünkü azıcık farkına varmamızı sağlayacak evreni bence. Çocukların dünyalarının da görüp algıladıkları kadar okuduklarıyla da zenginleşmesi gerekiyor. Kendinden farklı olana bakış ve saygı ile farkındalıkları artacak ve yaşama saygı duymayı öğrenecekler. İşte tam da bu nedenle kitaplar onlara iyi bir rehber. Her çocuğun imkanı eşit değil, her çocuğun hayata başlama çizgisinin de eşit olmadığı gibi. Göremediklerini, bilemediklerini kitaplar aracılığıyla görebilir ve bilgi sahibi olabilirler. Bilgiden zarar gelmez ayrıca, insan bilmediğinden korkar. Bilmediğinde kaybolur çoğu zaman. Bu nedenle çocukların hayatı bilmelerine yardımcı olmak ve onlarla öğrenmek kıymetli olduğu kadar yorucu ve değerli de. Öğrenmenin en güzel yollarından bir tanesi ayrıca. Yaşamın zorluklarında bir çocuğun ilk kez gördüğü bir olay, canlı veya duruma tepkisi içimizi ısıtır ya. Onlardan gelecek ani bir ses, heyecan ve merak da bizi azıcık kendi gündemimizden alıkoyar ve iyi ki de öyle. Örneğin okuyun bakalım ağaç kurbağalarının zehir fışkırtabileceğini, armadilloların top gibi olduklarını, tembel hayvanların bir daldan ötekine gitmekten erindiklerini, uluyan maymunların nasıl da ormanı şamata meydanına çevirdiklerini. Bakalım tepkileri nasıl olacak? İnanın en hüzünlü ve dar anda onlardan gelecek bir anlık tepki hüznü tebessüme bırakır. Sanırım içindeki çocuğa iyi davranmayan büyükler yüzünden yine çocuklar en fazla zararı görüyor. Belki herkesin içindeki çocuğa dönme ve onu şefkatle kucaklama zamanı. Bilmem kaç kilometre ötedeki yağmur ormanlarına gidemeyebiliriz ama bu oradaki canlıları yok saymamıza sebep olmaz. Görmediğimiz ve bilmediğimiz için onların yaşamları son bulmuyor. Her canlının kendi ailesi ve özellikleri var. İşte belki küçük bir adımla onların yaşamlarına konuk olabiliriz. Kim bilir bu tanışmalar içindeki çocuğu koruyan ve onun masumiyetini, güzelliğini ve iyi olan özelliklerini hayatının her aşamasında, her işine katan yetişkinlerin çoğalmasına sebep olur. Olmaz mı, olur olur bence olur. Yeter ki uygun koşulları onlara verelim. Daha çok yaşam, canlı, hikaye ve güzellikle çocuklarımızın hayatlarını doldurmak ve bunu yaparken kendimizi iyileştirmek dileğiyle…
 
Metnin Yayınlandığı Gazete için tıklayınız

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.