Bende Astım Var
TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları arasında yer alan “Bende Astım Var” kitabı hemen herkesin ilgiyle okuyabileceği bir kitap. Astım teşhisi konulan ve ilk aşamada bu hastalığa dair yaşananları konu edinen kitap çocuk dünyasının yine öncelikle çocuklarca nasıl iyileştirileceğinin çok basit ve güzel bir örneği. Jennifer Moore-Mallinos tarafından yazılan ve Rosa M. Curto tarafından resimlenen kitabın çevirisini Özden Hanoğlu üstlenmiş.
Kitabın giriş kısmında Dünya’da yaklaşık 250 milyon çocuğun astım olduğu bilgisi yer alıyor. Son sayfalarda ise bu hastalığa yakalanmamak için gerekli olan koruyucu sağlık hizmetlerinden ve hastalık esnasında kolaylaştırıcı bazı ipuçlarından bahsediliyor. Çevresel faktörlerin özellikle çocukları fazlasıyla etkilediği ülkemizde de bu konunun ele alınması önemli ve gerekli. Aslına bakılırsa konu olarak seçilen hastalıktan ziyade “sağlıklı ve normal” olan dışındaki çocukları konu alması itibariyle önemli bir kitap. Çünkü ancak kendimiz dışındakileri tanıdığımızda onlar korkulan ve itilen olmaktan çıkıp ötekileştirilmeyecek ve toplum olarak artıya geçeceğiz. Her canlının eşit yaşam hakkına sahip olduğu ve bunu doğuştan kazandığı ön bilgisi ve gerçeği ile kitabımıza dönelim. Küçük bir çocuk arkadaşlarıyla futbol antrenmanındayken aniden nefes almakta güçlük çekmeye başlıyor. Kendisini sahanın kenarından izleyen anne ve babası hemen durumu fark edip olabildiği kadar hızlı bir şekilde çocuğun hastaneye ulaşmasını sağlıyor. Yolda kendisini telkin eden annesini dinleyen çocuk bir parça rahatlıyor. Gerekli muayene ve tetkiklerden sonra çocuğun astım hastası olduğu teşhisi konuluyor. Bu bölümlerde resimlerle de çocuğun her anına tanık oluyoruz. Doktor hastalık hakkında çocuğu ve aileyi bilgilendiriyor ve elbette okuyucu/dinleyici olarak bizleri de. Yapılması gerekenler ve koruyucu önlemlerden de bahsedilen kitapta, muayene sonrası kullanılması gereken sprey ve ilaçlar da hem resimlerle hem de ona eşlik eden yazılarla anlatılıyor. Hatta çocuğun ilacı ilk kullandığında hissettiği duygu bile verilmiş. Çocuk “Doktorun verdiği ilaç daha önce gördüklerimden farklıydı. Haplara ya da kaşıkla içilen tatlı şuruplara benzemiyordu. Fısfıs adı verilen bir alet vardı ve ona takılı ilacı ağzıma püskürterek nefes alıyordum. İlacın tadı yoktu. Böylesi hap yutmaktan daha kolaydı” diyor çocuk hepimize. Sonrasında ilacı nasıl kullandığı ve kullanırken ki hali de resimleniyor. Kitabın belki de en önemli ve toplumsal bazda kıymetli kısmı çocuğun kendisini öteki olarak hissettiği anlar. Öyle ki arkadaşlarını tekrar görmek istemiyor. En basit haliyle hastalığın psikolojik boyutunu yaşamaya başlıyor. Bu noktada yine anne ve babası devreye giriyor ve çocuğu yine antrenmanın yapıldığı sahaya götürüp aracı park ediyorlar. Arabadan inmeyen çocuk arkadaşlarının kendisine doğru koştuğunu fark ediyor. İşte en güzel anlar. Arkadaşlarının yani çocukların iyileştirici gücü ile çocuk arabadan dışarı çıkıyor çünkü tezahüratlar bitmiyor. Çocuk dışlanmadığını hissettiği için mutlu ancak yine de endişeli bir şekilde hareket ediyor. Antrenör kendileriyle devam edip edemeyeceğini sorduğunda çocuk endişeli bir şekilde anne-babasına bakıyor. Onlar da elbette devam edebileceğini söylüyorlar ve doktorun buna kontrollü şekilde izin verdiğini ekliyorlar. Buradaki tüm detayları vermemdeki temel niyet çocuğun nasıl kırılgan bir eşikten geçtiği ve olayın psikolojik yönünün görülmesi. Çünkü astım veya pek çok diğer hastalık hala bilinmediği için insanlar kendilerini toplumdan ve sevdikleri uğraşlardan soyutlayabiliyor, daha kötüsü bu insanlar dışlanabiliyorlar. Bu kitaba konu olan çocuk bu olumsuzluklardan ayrı ve yaşadığı süreci rahat atlatan bir çocuk. Çünkü arkadaşları ve çevresindeki insanlar bilinçli. Futbolda en hızlı koşan çocuklardan bir tanesi, daha yeni astım teşhisi konulan çocuğa yaklaşıp kendisinin de astım hastası olduğunu söylüyor. Bu çok önemli bir paylaşım; çünkü o ana kadar hastalığından utanan, bilinmesini istemeyen çocuk yaşadığı sorunun kendisine özel ve tek olmadığını fark ediyor. Üstelik futbolda en hızlı koşan çocuk bu hastalıktaysa o da sevdiği bir uğraşı bırakmak zorunda değil ve bunun da farkına varıp mutlu oluyor. Kısacası “bununla yaşamayı öğrenmelisin” denilir ya çoğu hastalık için, işte çocuk da bu hastalıkla nasıl yaşayacağını öğreniyor. Bir başka en önemli nokta ise o günden sonra astım teşhisi konulan çocuğun kendisi gibi olan pek çok çocukla tanışması. Belki en kaba deyişle paylaşıldıkça artan mutluluk gibi paylaşıldıkça azalan endişeler de var ve bu da onlardan bir tanesi. Çocukların iyileşme süreçleri en çok diğer çocuklar, arkadaşları ve toplum tarafından kabul gördüklerinde sağlanabiliyor. Dolayısıyla hangi “farklı” özelliği ile yaşamına devam ederse etsin çocuğun topluma katılımı desteklenmeli ve o bu farklılığıyla kabul görmeli. Bunu yapmanın belki de ilk yolu çocukları kendileri gibi olmayanlar hakkında bilgilendirmek. Geçtiğimiz aylarda bir videoda protez bacakları olan bir kız çocuğunun kendisine hediye edilen bir oyuncak bebeğin de protez bacaklı olduğunu gördüğünde döktüğü sevinç göz yaşları vardı. İlk cümleleri de “Benim gibi, benim gibi, o da benim gibi” oldu. Bu video bugünlerde yine dolaşımda. Sanırım belki buradan, en yakından, en basitten başlamak gerekiyor. Onların görünür olmalarını sağlamak için yapılması gerekenleri düşünebiliriz ve bu düşündüğümüzü işimize katabiliriz. İşte o zaman belki herkes kendi tarafından yapabileceğini yaparsa (örneğin bir mimar onlara uygun mekan inşa ederse, bir öğretmen sınıfındaki tüm çocuklara bu konuda bilgi verirse, bir mühendis buna göre aletler üretirse, bir oyuncakçı onlara göre oyuncak imal ederse vb) daha rahat atlatılır olayın psikolojik boyutu ve çocuklar en az travma ile süreci geçirirler. Kitabı okurken anlaşıldığı üzre sadece astım değil çocukların yaşayabileceği olası tüm hastalık ve “farklı olmak” durumları da zihnimizde dolaşıyor. Sanırım yetişkine anlatmaktan daha kolay çocuğa çeşitliliği anlatmak ve bu anlamda yönelmemiz gereken yer ilk aşamada yine çocuklar. Bunda da en önemli pay aile ve öğretmenler. Sonrasında tüm toplum fiziksel ve kültürel çeşitliliğe dair farkındalık yaratabilir. Tüm canlıların yaşam hakkına saygı duymayı öğrenmek ve çocukların öğrenmesine olanak sağlamak dileğiyle…
Metnin Yayınlandığı Gazete için tıklayınız
Son Yorumlar