Hayalperest Çocuk :)

Uzun süredir beklenen kar yağmış, her yer beyaza bürünmüş ve bir Pazar sabahına en iyi gidecek şeylerden birisi; sıcak bir fincan çay ve güzel bir kitap. İşte şimdi o kitap üzerine yazıyorum. Tam hayal kurmalık bir gün ve siz de Deniz gibi hayal kurabilirsiniz. Deniz’i dinlerken ve izlerken kendi çocukluğuma gittim. Ben de sık sık hayallere dalan bir çocuktum. Deniz kadar mıydım bilemiyorum ama hayalime dalıp heyecanlandığımı veya aniden hüzne kapıldığımı hatırlıyorum. Hayal etmek bence harika bir şey. Ayrıca şu “Yok gerçekleşebilir hayal kur ki mutlu olasın” sözlerine de pek yakın değilim, o olsa olsa bence niyet ve hedef olabilir. Bir şeyi hedeflersin ve o hedef doğrultusunda çabalarsın. Hayal etmek daha sınırsız bir şey ve tam da bu yüzden insanı özgürleştiren bir şey. Görkem Kantar Arsoy’un kaleminden çıkan ve Mert Tugen’in resimleriyle birleşen Hayalperest Çocuk, Yapı Kredi Yayınları tarafından basılıyor. 

Hayal kurmayı seven ve bu nedenle ara sıra gerçek hayata adapte olma konusunda sorun yaşayan bir çocuk kitabımızın kahramanı. Bununla beraber araştırma ve gözlem yeteneği de oldukça yüksek. Bu özellikler birleşince aslında Deniz “özel” bir çocuk olarak beliriyor ama dediğim gibi ne ailesi, ne de eğitim sisteminde “normal” olarak ifade edilen çocuğun dışındakiler hep ötekileştiriliyor ya; işte Deniz de öyle. Telaşa, hıza ve tekrara uygun olmayan yapısı ile Deniz herkesten ayrı deneyimliyor hayatı ve genelde zorlayan taraf oluyor. Kitabı okurken anne ve babası kadar kitapta yer alan diğerlerini de anlayabiliyorum aslında. Hepimiz harala gürele bir telaşın içindeyiz ve galiba kimsenin vakti yok durup düşünmeye, hayal kurmaya. Yaşam mücadelesi, okullar, sınavlar, iş yaşamı, ev işleri derken sahiden çoğu zaman durmak ve izlemek lüks kalıyor çoğumuza. Öyle olunca da nefes alamıyoruz aslında. Deniz’in tüm kitap boyunca bana hatırlattığı şey hayal etmenin nasıl da iyileştirici ve güzel olduğu oldu. Bununla birlikte bir konuyu merak etmek ve o konuda araştırma yapmak oldukça geliştirici ve keyif verici bir uğraştır. Bunu anımsatması da güzel. Ama dediğim gibi kitabın içindeki diğerlerini de anlamıyor değilim. 

Deniz yaşadığı bölgede kuşların neslinin tehlike altında olduğunu öğrenince Ömer amcası ile birlikte bir proje hazırlıyor ve onu sunuyor muhtara. Muhtarın da belediye başkanına sunması bekleniyor. İşte bu kısımdaki bekleme anının nasıl zor geçtiğini tahmin edebiliyorum. Hergün muhtarlığa giden Deniz, bir cevap gelip gelmediğini soruyor. Çocuklar sabır süresi konusunda oldukça telaşlıdırlar. Beklemek onlar için çok zordur; hele de inandıkları ve heyecanlandıkları bir şey söz konusu olduğunda. O nedenle Deniz’in halleri çok tanıdık geldi bana da. Mutlu ve umut dolu bir sonla Deniz zamanla etrafındakilerce daha iyi anlaşılıyor ve takdir görüyor. Başta da söylediğim gibi bazen bildiğimiz ama gündelik hayatın içinde unutmaya başladığımız şeyleri hatırlaması anlamında da seviyorum çocuk edebiyatını. Bu bazen bir davranış, bazen bir duygu olabiliyor. Bu kitapla hayal etmenin nasıl insanı mutlu ettiğini anımsadım tekrar 🙂 

 

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.