Lea ve Fil :)
Bir defa okumakla kalmayacak bir kitap Lea ve Fil. İki kez okudum ama okurken resimleri kaçırıyorum diye birkaç kez daha bakabilirim. Bu arada sıkça sorular da soruyorum kendi kendime. Sonra yine aynı cümleye gidiyorum; galiba çocuklara değil de daha çok büyüklere yazılıyor bazı kitaplar. Ya da daha yakından bakarken yazarın gözünden bakmaya çabalıyoruzdur artık emin değilim. Her koşulda okunası, üzerinde düşünülesi bir kitap elimdeki. Bu akşam kitap kulübümüzün zoom söyleşisi var ve orada bu hafta bu kitabı ele alacağız. Yazmadaki acelem bir anlamda bu. Çünkü henüz görüşlerimiz çarpışmadan ben kendimdekileri dökeyim istedim 🙂 Çınar Yayınları tarafından basımı yapılan ve Aslı Tohumcu’nun çevirisi ile okuduğum kitabın yazarı Kim Sena.
Küçük bir kız çocuğu olan Lea kocaman bir evde tek başına yaşıyor. Bir ton eşya ve oyuncak ile yaşayan çocuk tahmin edileceği üzre aslında yalnız ve mutsuz. Her şeye fazlasıyla sahip olmanın insanı aslında mutlu edemeyeceğini ilk sayfalardan itibaren anlıyorsunuz. Yazar kara kalem çalışmayı seviyor ve tüm sayfalar böyle. Sadece kızın bir tane kırmızı balonu var ve bu renkli. Ben bunu çocukluk ve gerçek yaşam belirtisi olarak görüyorum. Lea canı sıkılmış ve arkadaşlarından ayrı duran bir fil görüyor ve onun yanına gidiyor. Onu evine çağırıyor ve aralarında bir arkadaşlık başlıyor. Ama Lea beraber yaşamak, dost olmak ile arkadaş olmak ve bölüşmek arasındaki farkı kavrayamadığı için filin sahibiymiş gibi davranıyor. Haliyle bir süre sonra bu durumdan sıkılan fil önceki yaşamına dönmek istiyor. Lea bocalıyor ve yalana başvuruyor. Bu ikiliyi izlerken yapay ve maddi olanın canlıyı mutlu edemediğini görüyoruz. Lea’nın sahip omak istediklerini beyaza boyama telaşı da ayrı bir konu. Mermerin o soğuk yüzünü andırıyor bu beyaza boyama telaşı. Gerçeklikten uzak, yapay ve soğuk bir yüz. Fil elbette daha fazla dayanamıyor ve o anda yağan yağmurla o büyük ve görkemli ev önce su alıyor, sonra da başlarına yıkılıyor. Bu kitabı şimdi değil de, birkaç sene önce okusaydım başka şeyler düşünebilirdim. Ama belki pandeminin de öğrettikleriyle şatodan da olsa hiçbir maddi değerin doğa ve gerçek olanla karşılaştırılmayacağını en iyi kavradığımız dönemlerdeyiz. O nedenle Lea’nın evi ilk sayfadan itibaren bana itici geldi. Yazar da aynı fikirde olmalı ki; filin yardımı ile kıza küçük ama sağlam bir kulübe yapılıyor. Kızın yalan üzerine kurduğu dünyadan çıkan ikili gerçek bir dostluğa yelken açıyor ve o da doğanın tam ortasında yeşeriyor. Mermerin soğukluğu yanında ahşabın sıcaklığı alıyor yerini. Bir de canlıların isteğe bağlı olmanın dışında uzun süreli yalnız kalamayacağını çok net gösterdiği kısımlar var kitabın. Örneğin Lea’nın pislik olarak tanımladığı ve küçümsediği yaşamı fil koşarak yaşamak istiyor. Fili o kadar iyi anlıyorum ki; insanın sevdikleriyle mutlu olduğunu, onun yerine neyi koyarsanız koyun mutluluğu bulamadığınızı o kadar güzel gösteriyor ki; derim ki bence alıp okuyun ve siz de filin bilgeliğini izleyin bu resimli kitapla.
Galiba ben daha çok yazar ve düşünürüm üzerine ama biraz da bu akşamki buluşmaya saklıyorum görüşlerimi. Bu arada bir kitap kulübünde olmanın en iyi yanı aynı metin üzerindeki farklı okumaları görmek, dinlemek ve üzerine tartışmak. Üstelik bu kulüp çocuk edebiyatı üzerinden varlık buluyorsa ayrı güzel. Elbette pandemideki bir nefes alanı yaratması da ayrı. Her sayfayı didik didik edeceğimiz bir akşam bizi bekliyor ama öncesinde ödevini yapmış öğrenci gibi hissedip, hiçbir fikir altında kalmadan yazmak istedim üzerine. Ben bu yazıdan sonra yine döneyim de Lea ve Fil’deki şifreleri çözmeye devam edeyim 🙂
Son Yorumlar