Bana Öyle Bakma!

Kapağından yakalayan bir kitap daha elimdeki. Çok güzel çizimleri var diye başlamak olur mu demeyin, blogda istediğim zaman yazabilmek kadar, istediğim cümle ile başlamak gibi bir özgürlük alanı da bırakıyorum kendime. Pelin Turgut’un çizimleri sahiden çok güzel ve kapak resmiyle başlayan o yakalama hali tüm sayfalarda devam ediyor. Gökçe Gökçeer’in yazdığı kitap tüm ötekileştirmelerin karşısında son derece zarif bir ifade ile yakalıyor okuyucuyu. Kırmızı Kedi Çocuk bence oldukça iyi bir kitabın basımını üstlenmiş. 

Fiziksel özellikler kadar, ruhsal durumlarda da farklılıklar gösteren çocuklardan örnekler verilen sayfalarda herkesin birbirinden farklı olabileceği belirtiliyor. Bu farklılığın da sorun olmaması gerektiği ve dikkat çekici nitelikte bile olsa o farklılığa sahip olan tarafından bakmamız gereğini söylüyor. Kendimizi farklı olanın yerine koyduğumuzda aslında sorun büyük ölçüde ortadan kalacak gibi ve Gökçeer de bunu çok güzel bir dilde yapıyor. Bence okul öncesi grup kadar ilköğretim düzeyinde de oldukça iyi ve önemli noktaların altını çizebilmek, çocuklarla konuşabilmek için anahtar rol oynuyor kitap. Bir albinoyu göremeyebilirsiniz ama bu kitap sayesinde bunu çocuğunuza gösterebilir ve ne olduğu ile ilgili onunla sohbet edebilirsiniz. Ya da down sendromu ile ilgili. Bana Öyle Bakma o kadar dolu dolu duygularla yazılmış ki; ben üzerine yazarken hiç bir şeyi atlamak istemiyorum. Sadece fiziksel ve ruhsal farklılıklar değil, aynı zamanda cinsiyetçiliği de ele alıyor yazar. Sanki tüm ötekileştirmeleri yok etmek ister gibi bir hali var. Bunca konuyu, bu kadar güzel resimler eşliğinde ve sade bir dil ile anlatabilmek oldukça yetenek isteyen bir şey. Yetenekten de öte insani olarak çocukların önündeki tüm engelleri kaldırma isteği var sanki yazarın. O niyetinden tutup teşekkür etmek istedim bu yazı ile.

Yazar, kitapta arkadaşlığın nasıl önemli ve güzel bir şey olduğunu, çocuklar açısından da nasıl besleyici bir durum olduğunu da gösteriyor. Her çocuğun arkadaşlarıyla oyun oynama hakkı olduğunu söylüyor aslında. Bunun için de büyüklerin yaratmış olduğu önyargılardan sıyrılma gereğini. Çünkü çocuklar aslında ötekileştirmeyi de maalesef büyüklerinden öğreniyor. O nedenle yukarıda belirttiğim okuma gruplarına aslında ilk sırada büyükleri almak daha yerinde olacak galiba. Çünkü çocuklar farklı olana karşı hissettikleri duyguları ve davranışları da genellikle büyüklerinden öğreniyor. Zamanında bunu iyi yönetemezse örneğin ırkçı olabiliyor veya buna benzer başka şeyler. Herkesi kendi gibi görmek istiyor ve kendisinden başkasına yaşam alanı tanımıyor mesela bazıları. Ama belki bu kitapla daha ilk adımlarda nerelerde hata olduğunu kavrayabilir herkes. O nedenle öncelikle niyetinden, sonrasında da böylesi harika bir çalışmayı kitap olarak elimize ulaştırmalarından dolayı tüm emeği geçenlere teşekkürler. 

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.