Patlıcanlı Börek Çetesi :)

Kapak resminden yakalayan kitaplardan birisi elimde. Bir de başlık dikkat çekiyor elbette. Nedir bu Patlıcanlı Börek Çetesi diye düşünüyor insan ister istemez. Kelime Yayınları’ndan çıkan ve Özlem Tokman’ın yazdığı kitabın resimlerini Elif Sakallı çiziyor. Sıcacık bir arkadaşlık ilişkisine eşlik eden hayvan ve sanat sevgisi var kitapta. İki ayrı olay geçiyor bu üç arkadaşın başından ve ikisi de son derece sürükleyici bir dille yazılmış.

İlk bölümde sokak köpeklerini kendi işlerinde kullanmak isteyen bir çeteye yardım eden bir mahalle bakkalının peşine düşüyor çocuklar. İstenmeyen olaylar geçiyor başlarından. Baran, Leyla ve Gökhan adındaki üçlüden Leyla ve Gökhan kardeşler. Farklı ilgi alanları olan çocukların aralarındaki diyaloglar çok hoş. Leyla hayvanları çok seviyor ve onlar için elinden geleni yapıyor. Bu da elbette karşılıksız kalmıyor. Kitaba adını veren börek adı da bu ilk bölümde geçiyor zaten. Tehlikeye düşen çocuklardan bir tanesi kendilerini takip etmeleri için annesinin yaptığı börekleri serperek ilerliyor. Bunu takip eden köpek sayesinde de kurtuluyorlar. Hikayeyi anlatmayacağım elbette. Sadece çocukların hislerinin nasıl da güçlü olduğunu ve bu yönüyle doğaya ve diğer canlılara büyüklerden daha yakın olduklarını çok net gösteriyor kitap. Baran, herkese saygılı ve seviyeli davranan bakkalın davranışlarını gerçekçi bulmuyor ve beğenmiyor. Bu yüzünün altında aslında sakladığı şeyler olduğunu düşünüyor. Hislerinin peşinden gidince de olaylar çorap söküğü gibi ilerliyor. 

İkinci hikaye ise yine aynı grup içindeki Leyla’nın sergide yer alacak olan Mavi Ahtapot adlı çalışmasının aniden ortadan kaybolması ve bunun etrafında gelişen olayları anlatıyor. Çocuklar bu defa hem kaybolan çalışmanın peşine düşüyorlar, hem de sanatın önemine vurgu yapıyorlar. Dayanışma, arkadaşlık ve hayata dair pek çok şey var kitapta. Nihayetinde amaçlarına ulaşan çocuklar hem kendileri, hem de bulundukları ildeki sanatseverler için oldukça güzel bir işe vesile oluyorlar. Belediyenin restoran olarak vereceği salon, sergi salonuna çevriliyor ve sanat kazanmış oluyor. İki hikayede de çocuklar belirli tehlikeler atlatıyor ve bu tehlikeler esnasında soluk soluğa okuyorsunuz kitabı. Sade ve akıcı bir dili var yazarın. Keyifle okunacak bir kitap. Son olarak Leyla’nın gözü kara hali ve cesareti ayrıca güzeldi 🙂 

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.