Tohumdan fidana, fidandan ormana ve Alp’ten Bora’ya :)

Bu resmi birkaç gün önce görmüştüm arkadaşımın sosyal medya hesabında. Sevgili Özlem altına da “Alp’e yapılan yatırım Bora’da meyvesini veriyor 🙂 Elbette bu huzurlu anlar çok uzun sürmüyor :)” diye de not düşmüş. Belki üzerine daha fazla şey söylemek bile gereksiz ama almak istedim işte bu güzel kareyi blog sayfasına. Bakayım ara ara ve baktıkça ne güzel bir örnek, rol model ve an diye düşüneyim dedim kendi kendime. Sonra içim umut dolsun, atılan tohumların meyve verdiği o kısacık zamanlara daha fazla tutunalım ve örnekleri çoğaltalım diye geçirdim içimden. Elbette yine içimde fazla tutamadığım için buraya aktarıyorum bu düşünceleri.

Alp ve Bora kısa bir süre önce yaşamlarına yurtdışında devam etme kararı alan bir çiftin çocukları. Az önce mesajla konuştuğumuz Özlem de sınıfındaki hemen hemen tüm arkadaşlarının Alp’e kitap hediye ettiğini yazmış. Bunları hemen bitiren Alp için yeni keşifler olacak ve Bora da içine düştüğü hazineden faydalanacak elbette. Kimileri şanslı doğar derler ya; işte bu karede o şanslı çocuk belki de Bora. Gerçi şimdi yazarken şanslı olanın belki de Bora’dan çok Alp olabileceğini düşündüm. İlk çocuk olmanın zorluğu kadar güzelliğini de yaşamış birisi ve arkasından gelen kardeşi onu beğenmiş ki takip ediyor. Anne ve babası Alp’e gösterdiklerini Bora’da izleyince mutlu oluyorlar. Onların mutluluğuna ben de ve belki bu satırları gören sizler de dahil oluyorsunuzdur. Bana iyi geldi bu paylaşım ve bu nedenle yazmak istedim üzerine. Ayrıca yazarken yeniden ama yeniden çağrışımlarla karşılaştım. Mesela içinde olduğumuz dünyada artık maalesef elinde tabletiyle oynarken görüntülenen kardeş fotoğraflarına inat buradaki karede nasıl da kendi hayal dünyalarına dalıyor bu çocuklar değil mi? İçimizi ısıtan ve görmek istediğimiz o güzel anlardan birisi işte karşımızdaki. Üstelik tam da söylemek istediğimi arkadaşım söylemişken; hazır yeni yıl yaklaşıyorken veya herhangi bir sebeple birisine hediye almak istiyorsanız bu neden beğendiğiniz ve okuduğunuz bir kitap olmasın ki? Hatta çocuklu evlere abur cubur yerine kitap almayı düşünmeye başlasak sizce de fena olmaz mı? Anlık tüketilen değil, okundukça çoğalan, besleyen, hayal dünyamızı geliştiren ve düşündüren ama düşündürürken de eğlendiren nasıl güzel kitaplar var çocuk edebiyatında bir bilseniz. Üstelik resimleriyle de gözümüzü, gönlümüzü şenlendiren ve yanımızdaki çocuğun o resimlerden yeniden hikayeler oluşturmasını sağlayan. Bununla da sınırlı değil, o resimlerin çoğu zaman sözün yerini aldığı çok güzel resimli kitaplar var mesela. Şimdi diyeceksiniz ki nerden esti bunlar! Nerden esti biliyor musunuz; bir annenin okumanın tadını çocuklarına bulaştırmasından aldığı o keyfe dahil olmaktan esti ve kokusu burnuma kadar ulaştı 🙂 Nefis bir tat, nefis bir koku ve bulaştıkça çoğalmasını istiyorum. En çok da niye biliyor musunuz? Okudukça kendini tanıyan, çoğalan ve sevgiyi gören çocuklar büyüsün diye. En çok da insanca yaşamayı bilen ve hayatı, hakkını vererek yaşayan, yaşarken kendi dışındakilere saygı gösteren çocuklar büyüsün diye. Bununla da sınırlı değil; etrafımızdaki kötülüğe ve tüm zorbalığa rağmen iyi çocukların boy verdiği yarınları düşlerken mutlu olduğum için bu resme dönüp dönüp bakabilirim. Hey “umut”; sen ne güzel şeysin!… 

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

2 Responses

  1. Kuzukim dedi ki:

    Saadet, ne guzel yazmissin yine. Cok mutlu oldum okuyunca:) Cok "an" oluyor zihnime kaydettigim ama fotografini cekene kadar ortadan kayboluveren. Malum iki "oglakla"… Bu fotograf da "hazir sakin duruyorlarken" bir seyleri yetistirme telasinda olan ben icin kaydedilmeden gecilebilecek anlardan biri olacakti buyuk ihtimalle. Ama gordugum manzara karsisinda bir an durdum ve ugrastigim seyi birakip dusundum. Fotografi cektim. O kisacik surede zihnimden hizlica bircok dusunce gecti… Hangisi daha sansli bilemiyorum. Alp mi Bora mi? Alp Bora'dan daha kucuktu ona kitap okumaya basladigimiz, onun bizi dikkatle dinledigi, hatta daha konusamiyorken benim cikardigimiz okuma efektleri ile "Hoop, pat, amann" diye bana elindeki kitabi kendince okudugu zaman. Iki cocuklu ve de daha yogun is tempolu hayatta ise Bora ile bu tur nitelikli okuma zamanlarimiz cok olamadi acikcasi. Kisa uykularinda yapilacaklari yaptiktan sonra elime kahve ve kitap aldigim zamanlarin cogunda ise kendimi Bora uyanana kadar Alp ile sohbet edip oyun oynamis olarak buldum. Dolayisiyla okuyan ebeveyn modeline de cok maruz kaldi diyemem. Ama onun avantaji da abisini model almasi oldu. Bora'yi ayagimda sallarken Alp'e kitap okudugum gunlerden Alp'in kendisinin "okur" olup kitap okudugu gunlere geldik. Bu surecte de bazen istekli, bazen de isteksizce okuyabiliyordu. Ben ilk baslarda evde var olan ve ona okumus oldugumuz kitaplari okumasini bekledim. Isteksiz oldugu zamanlarda bunun nedenini anlamaya calistim. Sonra kendimi onun yerine koydum ve anladim sanirim. Zaten ezbere bildigi bir seyi neden okumak istesindi ki? Elbette tekrar tekrar zevkle okunan kitaplar vardir ama tum kitaplarda bunu tercih etmeyebilir diye dusundum. O noktada bir aksam cevrimici kitap siparis sayfasini ve senin "oglaklara kitaplar" blog sayfani acip tek tek onerilerini siparis verdim. Kitaplar geldi. Alp severek okudu. Evet, itiraf ediyorum! Hazira kondum. Onerilerin icin tekrar cok tesekkur ediyorum. Sonra onun artik kisa oykulerden ziyade uzun soluklu ve macera icerikli romanlari tercih ettigini anladim ve secimlerimi ona gore yapmaya basladim. Sonuc su oldu: Yalniz basina odasinda iken kikir kikir gulen, ne oldugunu sordugumda okudugu kitapta cok komik ve ilginc durumlar oldugunu soyleyerek aldigi keyfi yansitan; yatmadan once kitap okumayi birakacagini (uyku saati geldigi icin) soyleyip, isigi kapatip sonra gizlice tekrar acip okumaya devam eden bir Alp cikti ortaya. Sanirim Bora da onu takip ediyor. Uyku vakti deyince eline (mumkunse Alp'e ait) bir kitap alip gidiyor yataga. Tabi uyku oncesi yasanan diger hengameleri saymiyorum 🙂 Konumuz bu degil:) Bu arada yasadigim bir baska guzellik de su: Daha onceden Alp'e kitaplarini biz okudugumuz icin iceriklerini biliyorduk. Simdi her ne kadar secim yaparken icerigini incelesem de onun hizina yetisemedigim icin ve okudugu kitaplar ince hikayelerden romanlara donustugu icin artik iceriklerin tamamina hakim degilim. Ama bunun da guzel yani su: Okuduklari hakkinda sohbet ediyoruz, bize anlatiyor. Tabi cani isterse:) Bazen yasadigi durumlar karsisinda "Gecen gun okudugum su kitapta da bunun gibi bir durum vardi…" diye okumalarina referans veriyor yasadiklari hakkinda. Ne guzel yazmissin: "Okudukca kendini taniyan, cogalan ve sevgiyi goren cocuklar buyusun diye". Okusun, kendini tanisin, duygularini ve insani anlasin, empati kursun, ogrenmenin hazzini tatsin. En buyuk dilegim bu… Sevgilerimle…

  2. Bu blog zaten bizim de Armin'e ne okuyalım diye düşünürken karşı karşıya kaldığımız durumla başladı. Sonra benzer kaygılarda olanlarla paylaşalım okuduklarımızı diye düşündük. Ne güzel işte sen "hazıra konduk" dediğinde blog da amacına biraz ulaşmış oluyor 🙂 Alp'in yolunu bulması harika sahiden. Bak birbirimizden besleniyoruz çocuklu aileler olarak. Sendeki bir fotoğraf karesi mutlu ediyor beni; senin zaman zaman iki çocuklu halindeki zorlanmalar da bana çok tanıdık. Sanki beraber yürüdük biz bu dönemlerde der gibi oldu ama biraz öyle. İyi ki benzer kaygılarda insanlar bir yerlerde buluşabiliyor, bu bazen bir blog sayfası, bazen de sosyal medya olabiliyor artık bize. Ben de Bora mı, yoksa Alp mi şanslı kestiremedim o yüzden yazıda bu bocalamayı belirttim. Yolları açık olsun, yaşam boyu birbirlerine güzel örnekler olsunlar ve beraber nice güzel anıları olsun. Biz de onların büyüme sürecinde sağlıkla onlara eşlik edelim. Öpüyorum ikisini de, sevgiler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.