Çocuğunun Psikoloğu Olmak
Gelin bayram hediyesi olarak bir sevdiğinize kitap hediye edin. Hem de okuyup beğendiğiniz bir kitap olsun. İlk sayfasına istediğiniz iki-üç cümle de iliştirirseniz en tatlı hediyeyi sunmuş olursunuz gerçek bir okura. Ben de bu niyetle az önce son sayfasını okuduğum kitap üzerine düşündüklerimi yazıyorum buraya. Sorunlarımızı aştıkça/aşabildikçe bayram havasının eseceğini biliyorum hayatlarımızda. Yine de umarak ve düşleyerek devam ediyorum yazmaya. Niyetlerimiz/dileklerimiz/düşlerimiz gerçek olsun, umuttan ve yaşamdan yana olsun ama en çok da çocuklardan yana olsun 🙂 İşte onlardan yana bir kitap sesleniyor büyüklere; “Çocuğunun Psikoloğu Olmak” adıyla.
Açıkça söylemek gerekirse elimdeki kitap beni şaşırtan ikinci kitap oldu. Ön yargı ile elime almıştım bu kitabı. Sadece Sevgili Mesut Örs tarafından gönderilmiş olması bu önyargıma bir soru işareti bırakmıştı. Yani rafta olsa belki pek de ilgimi çekmeyebilirdi. Bir çeşit popüler olanın ardından yazılan kitaplara benzettim başlığını. Sonra okumaya başlayınca önyargım kırıldı ve şimdi bu satırları yazıyorum.
Blogda yazmanın belki de en güzel yanı; istediğim zaman son sayfasını okuduğum bir kitapla ilgili istediğim gibi yazacak alanımın olması. Beklemem gerekmiyor klavyeden çıkanlar için. Bu nedenle hemen başlıyorum işte. Kitabın bende bıraktığı çağrışımlar tazeyken üstelik. Uzman Psikolog Rabia Ünsaldı Köle tarafından yazılan kitap, Bilgi Yayınevi tarafından basılmış. Oldukça güncel konular hakkında yazıların yer aldığı kitap bu anlamda bence dikkat çekici. Sıradan ve alıştığımız şeylerin dışında konu başlıkları olması kitabı okunur kılıyor.
Ölüm ve yas tutma sürecinde çocuğa nasıl yaklaşılması gerektiği kadar, çocuğun davranışlarını da anlamamızı sağlayan ilk bölüm, maalesef içinde yaşadığımız coğrafya ve dünya için artık gerekli. Kimin ne zaman ne ile karşılaşacağını bilmiyoruz; bu nedenle belki de çocuklarımızla ölümü konuşmayı denemeliyiz. Blogdaki ilk röportaj böyle bir deneme ile karşımıza Yolanda adlı karakteri çıkaran, Annem Her Yerde kitabının yazarı Pimm Van Hest’ti. Yani ölüm bir çocuğa nasıl anlatılır sorusuna ilk onun kitabıyla cevap bulmuştum. Sonra da bunu yazan ve kendisi de psikoloji eğitimi almış olan yazarı ile daha detaylıca konuşmuştuk. Şu an elimde olan kitap Çocuğunun Psikoloğu Olmak kitabının yazarı da kendi hayatından bir örnekle başlıyor bölüme. Kendisi henüz çocukken çok sevdiği abisini kaybeden yazar, böylece önce kendi derdini anlamaya ve üstesinden gelmeye çabalıyor, sonra da meslek hayatında bu derdi paylaşan çocukların terapi süreçlerinde yer alıyor. Bununla da yetinmiyor ve elimizdeki kitapla, biz okurlara da bu konuda yardımcı oluyor. Dolayısıyla zor bir konu ama yine de önemli ve kıymetli.
İkinci konu ise boşanmalar karşısında çocuğa nasıl yaklaşılması gerektiği ve çocuğun neler yaşayabileceği ile ilgili. Hemen eklemem gerekiyor her bölümde yazar vaka örneklerine yer veriyor. Böylece farklı yaşlara göre çocukların neler hissettikleri ve ebeveynlerin içine düştükleri hataları görüyoruz sayfaların arasında. Açık söylemem gerekiyor, ben her bölümde kendimi hayal ettim ve nasıl davranırdım sorusuna yanıt aradım. Zor durumlar ve bu zor durumlarda kişiler önce kendi sorunlarını çözememişken çocuğunu korumaya çabalıyor. Yazar meslek hayatında iki tane güzel örnek gördüğünü belirtiyor verdiği bir örneği anlatırken. Yani öyle herkesin yapabileceği şeyler gibi durmuyor yazılanlar. Ebeveynler kendi yaşadıklarından arınarak çocuğu önceliğe almalılar diyor yazar. Çocuk ortak paydasında birbirlerini kötülemeden ve çocuk için en iyisini isterken ayrıldığı eşi ile işbirliği yapmak çok kolay olmasa da aslında gerekli. İlk iki bölümde anlatılanlarla ilgili hayatımda örnekler oldu. Dolayısıyla iki durumdaki kişilerin de nasıl davrandıklarını gözden geçirdim kendi kendime. Eleştirmek değil elbette bu kişileri ama sadece farkında olmadan çocuklara nasıl da zarar verdiğimizi düşündüm. Sonra da aslında çocuk büyütmenin ne denli zor bir uğraş olduğunu. Nasıl da büyük bir sorumluluk olduğunu. Elbette bunlarla birlikte hayattaki en güzel sorumluluklardan biri olduğunu. Yine de çocuk sahibi olmak isteyen her çiftin asgari düzeyde kendileriyle ilgili sorunları bitirmiş olmaları gerekiyor galiba. Çocuk, başlı başına bir uğraş ve sorumlulukken başka sorunlar eklenince ebeveynlerin işlerinin nasıl daha da zorlaştığını okuyorum her örnekte. Bir canlının yaşamına zarar verme ihtimali bile yoruyorken insanı, onun hayatında kalıcı izler bırakma ihtimalimiz de var. Bu nedenle isteyerek ve uygun koşullarda çocuk sahibi olmak belki de temel kriter olmalı.
Bir başka bölümde ise evlat edinme konusu işleniyor. Biyolojik olmasa da ondan daha fazla emek, sabır ve sorumluluk gerektiren bu harika durum da kolay değil. Bu şekilde evlat sahibi olan tüm ebeveynleri ayrı ayrı kutluyorum öncelikle. Nasıl da değerli bir dokunuştur yaşama. Nasıl da özveridir ve sorumluluktur. Yazar tek başına evlat edinenleri de atlamadan bu durum karşısında nelerle karşılaşabileceğimizi anlatıyor. Aslında ebeveyn olmaya niyetlenen herkesin okuması gereken bir kitap elimdeki. Başlarken ki önyargımı bu cümlem ile nasıl da ters çevirdiğimi gördünüz galiba. Ama kesinlikle böyle düşünüyorum. Yabancısı olduğumuz bir durum hakkında bilgi edinmek gerekiyor. Neyle karşılaşabileceğimizi bilmek rahatlatıcı ve hata yapma oranını azaltan bir şeye dönüşebilir hayatımızda. Ayrıca elinizdeki yapboz tahtası değil, insan hayatı. Dolayısıyla daha fazla özen ve önem vermek durumundayız.
Bir başka konu başlığı ise sosyal medya bağımlılığı. Sanırım son sayfasına kadar hızla okumamda konuların güncel olması da etkili. Her satırı hem çocuk, hem ebeveyn açısından aktaran yazar; böylece iki tarafı da görmemizi sağlıyor. Çocuğu eleştirmenin basitliği ve aslında anne-babasını rol model alan o çocukların, sorunun görünen kısmı olduğunu belirtiyor yazar. Böylece aslında biz okur olarak sayfalarda gezerken kendimizi de eleştiri masasına yatırıyoruz. Normalde yapmak istemediğimiz veya yapmaktan kaçındığımızı önümüze koyuyor yazar. İş veya başka sebeple elinizde telefon düşmediğinde çocuğunuz da sizi örnek alıyor sadece diyor mesela bir sayfada. Yine tek taraflı davranmıyor ve teknolojinin olumlu yanlarından faydalanmak gerektiğinin de altını çiziyor. Sadece bu teknolojiyi ne kadar ve nasıl kullandığımızın önemli olduğunu belirterek hangi durumlarda bağımlılık kavramının ortaya çıktığını da gösteriyor. Oldukça detaylı ve önemli bir konu aslında bu bağımlılık konusu da.
Kitaptaki son bölüm ise akran zorbalığı ile ilgili. Sözel, fiziksel, sosyal ve cinsel zorbalık kavramlarını ayrı ayrı aktarıyor yazar. Zorbalık kavramı nedir ve zorba kime denilir diye açıklayan yazar bence oldukça önemli noktalara işaret ediyor. Bir sayfada zorbanın nasıl oluştuğuna da yer veren yazar, bu kişilerin aslında yeterince sevilmediğinin altını çiziyor. Nasıl da içini acıtıyor insanın bu cümle. Yeterince sevilmeyen çocukların diğer çocuklara zorbalık yapması… Ya da korumacı ailelerin çocuklarının kendilerini zorbaya karşı koruyamaması. Zorbalığa seyirci kalanların yaşadıkları ve kendi dünyalarında yaşadıkları sıkıntılar. Eğitim dünyasındaki herkesin bu kavram hakkında farkındalığının artmasını gerekli görenlerdenim. Çünkü maalesef kavram bizde çok bilinmiyor ve dolayısıyla okullardaki görevliler de kavramın çağrışımlarından kaçıyorlar. Oysa ki sahiden çocukların hayatını olumsuz etkileyen söz ve davranış şekilleri söz konusu. Bir de bazı okul yöneticilerinin kendi okulları hakkında olumsuz haber çıkmasını istememesi durumunda zorbalığa maruz kalan çocuğun yaşadıklarının katlanması meselesi var. Kısacası hem çocuklar, hem de eğitimciler kadar aileler de akran zorbalığı konusunda bilgi sahibi olmalı ve hepsinden önemlisi çocukları gözlemlemeyi ihmal etmemeliler galiba. Olabildiği ölçüde onların hayatında olarak ve anlamaya çalışarak yol almak gerekiyor galiba. Yine de unutmamak lazım ki zaman çok büyük bir hızla değişiyor ve bu değişimin hayatlarımızdaki dönüşümü de fazla. Çoğu kavram ve durum bizlere yabancıyken çocuklarımızın hayatına girmiş oluyor. Dolayısıyla hayatın yükünün yanından yine de çocuklara daha fazla zaman ayırmak ve değişimleri izlemek gerekiyor. Rabia Ünsaldı Köle bize bu anlamda önemli bir katkı sunuyor. Güncel gelişmeler ve sorunlardan yola çıkarak oluşturduğu içerik ile sıkmadan, bunaltmadan ve akademik anlamda yorucu olmadan sade ve anlaşılır bir dil ile sorunları aktarıyor. Çocuğumuzu daha yakından tanımamıza yardımcı oluyor. Bir yandan da sorumluluk ve uğraşımızın nasıl da özen ve önem gerektirdiğinin altını çiziyor. Bu nedenle ebeveynlerin olduğu kadar eğitimcilerin de okuması tavsiyesi ile…
Son Yorumlar