Asi Kızlara Uykudan Önce Hikayeler

Uzun süredir böylesine keyif alarak okuduğum bir kitap olmamıştı. İtiraf ediyorum öncelikle kendim için okudum, şimdi bölüm bölüm küçük cadıya okuyacağım. Herbiri birbirinden güzel yaşam öyküleri nasıl da iyi geldi, nasıl da umut verdi ve soluk aldırdı anlatamam. Okuyan herkesin de benzer duygularda olacağını düşünüyorum nedense. Elbette birkaç isim neden bu kitapta var diye düşünmedim değil ama geneli hakkında “kesinlikle okunması gerekenler”den diyebilirim. 

Elena Favilli ve Francesca Cavallo tarafından yazılan kitap, Deniz Öztok tarafından Türkçe’ye çevrilmiş. Hep Kitap tarafından basımı yapılan kitap; farklı ülke, kültür ve yaşamlardan bizlere örnekler sunuyor. Tüm örneklerde yaşama sevinci, umut, mücadele, merak ve arayış var. Bu arayış sadece kendileri için değil, tüm insanlık adına iyi olana doğru bir arayış. Kadınların kendi yaşam hikayeleri eminim okuyan herkesin içinde bir kıpırtıya ve umuda sebep olacak. Yaşanan tüm zorluklara ve haksızlıklara rağmen kendi bildiği doğrularda ısrar eden ve yılmadan çabalayan kadınların hikayelerine konuk oluyorsunuz bu kitapla. Yazıya eklediğim fotoğraftan da anlaşılacağı üzre çokça not aldım ve hiçbirini atlamak istemedim. Hal böyle olunca size kitabın tamamını yazasım geldi yalan değil 🙂 Elbette bu konuda kendimi durduracağım ama bence siz hepsini tek tek okuyun. 

Görme yetisini kaybeden ama dans tutkusunun peşinden giden Alici Alanso(Balerin), “Bir orman kesildiğinde koskoca bir laboratuvarı kaybediyoruz” diyen Ameenah Gurib-Fakım(Başkan ve Bilim İnsanı), evinde elektrik olmadığı ve olanakları kısıtlı olduğu için insan vücudundan bir fener icat eden Ann Makosinski(Mucit), çok severek okuduğumuz Pippi Uzunçorap kitabının yazarı Astrid Lindgren, okuma hakkını ailesinden zorla alan ve küçük yaşta evlendirilmeye karşı çıkan Balkissa Chaibou(Aktivist), “edebiyat erkek işidir” sözünü tersine çeviren ve kitapları milyonlarca kişi tarafından okunan Bronte Kardeşler ve daha niceleri sizde de heyecan yaratmıyor mu? Durun daha bu kadar da değil!. Zirvede olmanın harika bir duygu olduğunu düşünen ve kendilerine gülen erkeklerin arasından ayrılıp da zirveye doğru tırmanan Cholita Tırmanıcılar (Dağcılar), okul çağı başladığında erkek bedeninde olup da kendisini kız olarak hisseden Coy Mathis’in yaşadıkları ve yaşam mücadelesi, kendisine sadece tortilla ve çocuk yapabileceği söylenen Eufrosina Cruz’un (Aktivist ve Siyasetçi) bu söyleme karşı çıkıp babasına ve tüm dünyaya yapabileceklerini göstermesi de var sırada. Okurken soluk soluğa kaldığım kısımlar var ve atlamadan daha fazlasını eklemek istiyorum. Her biri bir umut parçası çünkü. 14 yaşındayken ülkesini terk etmek zorunda kalan ve savaştan kaçan Fadumo Dayib’in ülkesine dönüp Somali’nin ilk kadın başkan adayı olması da onlardan sadece bir tanesi. Yine Türkiye’ye gelen Hemşire Florance Nightingale, kölelik döneminin tüm acımasızlığında kaçarak bu esarete son veren Harriet Tubman (Özgürlük Savaşçısı) da ayrıca etkileyici bir hayat hikayesine sahip. Peki üç ay içinde 2500 tane çocuğu savaştan kaçırıp kurtaran İrena Sendlerowa’ya (Savaş Kahramanı) ne demeli? Hele de çocuklar ölürken ve elimiz kolumuz bağlıyken! Böylesi bir kadına saygı duyulmaz, hayranlık beslenmez de ne yapılır? Bir başka sevgi dolu yaşam öyküsü ise hergün aynı saatte maymunların yanına giden ve onların dostluğunu kazanan Primatolog Jane Goodall’a ait. Şöyle diyor Jane: “Ancak anlarsak değer veririz. Ancak değer verirsek yardım ederiz. Yardım edersek hepimiz kurtuluruz.” Üstüne başka söz söylenemez galiba, ya da ben bulamıyorum. 

Dünya’da kadınların ilk oy kullanan ülke olmasını sağlayan Kate Sheppard’ı (Süfrajet) da atlayamam. Şöyle diyor Sheppard: “Sizin tek bir oyunuzun o kadar da önemli olmadığını düşünmeyin. Susuzluktan kurumuş toprakları tazeleyen yağmur da tek tek su damlalarından oluşur.” Afganistan’da kız çocuklarının okuması için mücadele veren Malala Yusufzay(Aktivist) da bu kitapta yer alıyor. Yine; Suudi Arabistan’da kadınların araba kullanması için mücadele veren Manal Al-Sharif(Kadın Hakları Aktivisti), eğitim alanında yenilikler açan Maria Montessori(Doktor ve Eğitimci), Meksika’nın ilk kadın doktoru olan Matilde Montoya, sözcüklerinin insanları inciteceğinden korktuğu için 5 yıl boyunca konuşmayan ve yaşadığı eşitsizlikleri, haksızlıkları nihayet biriktirdikleri ile yazıya döken Maya Angelou(Yazar), anne ve babasını savaşta kaybeden ve dört yaşında bir kız çocuğundan ünlü bir balerine dönüşen Michaela Deprince, “Çocuklarımızın bu kokuşmuş ve zorba rejimde büyümesine izin veremeyiz diyen Mirabal Kardeşler, ilk konserini 12 yaşında veren ve anne babası kendisini dinlemek için salona geldiğinde sırf siyah oldukları için en önden arkaya itilen bir kız çocuğu Nina Simone’nin bu olaya tepki vermesi ve anne-babası ön sıradaki yerine oturmadan konsere başlamamasına ne demeli? Yine bir sürü zorlukla ve savaşla karşılaşan ve “En önemlisi de zor zamanlardan korkmayın. En iyi şeyler onlardan çıkar” diyen Bilim İnsanı Rita Levi Montalcini, Afganistanlı Rapçi Sonita Alizadeh, Nobel Barış Ödülü verilen ve çevreci adımlarıyla ünü ülke sınırlarını aşan Aktivist Wangari Maathai, geçirdiği hastalık nedeniyle doktorların bir daha asla yürüyemeyeceğini söylemesine rağmen annesinin kulağına fısıldadığı “Yürüyeceksin tatlım, söz veriyorum” cümlesinin peşinden giden ve başarıyı yaklayan Atlet Wilma Rudolph, piyanoların yasaklandığı bir ülkede orkestra şefi olan Xian Zhang ve son olarak da göç ederken üç saat boyunca batmaması için botu sürükleyenlerden Yüzücü Yusra Mardini’nin şu sözlerine değinmeden geçemem: “Bütün mültecilerin benimle gurur duymasını istiyorum.” 

Yukarıda adını ve kısaca ilgi alanlarını aktardıklarımın dışında toplamda 100 kadının yaşam hikayesi var kitapta. Yazının başında da belirttiğim gibi her kadın bende ayrı bir umut yeşermesine sebep oldu. Sadece kendi yaşamlarını değil, okuyan olarak da bizlerin de yaşamlarına dokundular. Hayatlarını, haksızlıklarla mücadele içinde ve yaşama tutkusuyla sürdürdüler. Bazılarını biliyordum ama çoğunu okurken öğrendim. Tüm yazıların ortak mesajı tam da anneannemin dediği gibi “Heves edersen olur ne dersen” sözünü anımsattı bana. Bazı kadınlar sahiden sadece kendi yaşamları üzerinden de kötülüğe karşı durabiliyor ve dünya bu güzel insanların hayrına dönüyor sanki. Okuyan herkeste yaratacağı benzer duygularla o kadınların, çocukların çoğalması dileğiyle…

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

1 Response

  1. Unknown dedi ki:

    Paylaşımın için teşekkürler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.