Nine Bizi Kurtarsana
Toprak Işık’tan daha önce bir yazıda bahsetmiştim. Kendisini ailecek nasıl sevdiğimizi de belirtmiştim. Büyüklere hitap eden ve bizleri kahkaha tufanına tutan kitaplarının yanı sıra çocuklarla ilgili de çalışmaları olduğu ve iyi ki de bu alana dahil olduğunu düşündüğümüzü de söylemiştim.
İşte o iyi ki diye bahsini geçebileceğim bir başka kitabı da Nine Bizi Kurtarsana. Bu kitap bir serinin parçası. Fen bilimleri ile ilgili bilgileri romanlarının içinde okuyucusuna anlatan ve öğrenmeyi eğlenceli kılan bir yazar Toprak Işık.
Nine Bizi Kurtarsana kitabında da Dünya ve Evren ile ilgili bilgiler yer alıyor. Ama durun asla didaktik bir dil yok. Aksine roman içinde zevkle okuduğumuz sayfalarda heyecanla takip ediyorsunuz bilgileri. Çünkü düğüm bu bilgiler eşliğinde çözülüyor.
Toprak Işık mühendis olarak başladığı yaşamında yazıya rotasını çevirenlerden. Bu nedenle bir artı değer de taşıyor. Çünkü alanının bilgisi satırlarına yansıyor ve fen bilimleri edebiyat eşliğinde sunuluyor biz okuyuculara. Ortaya harika bir yorum ve olay örgüsü eklenince çok fazla kişiyi kendine çekiyor bu kitaplar. Tudem Yayınları ve Doğan Gençsoy’un çizimleriyle elbette.
Açıkça belirtmem gerekiyor ki uzun süredir böyle güzel bir roman okumamıştım. Bir tarafıyla eskilere götürdü beni. Hani o evlerde masal anlatılan ve çocukların yatakta dinledikleri masallar var ya, işte onlara. Heyecanla dinlediğimiz masallarda doğaüstü güçleri olanlar, büyük ve değişik canlılar kadar yüreğimizi ağzımıza getiren olaylar da vardı. Aralarında hiç unutmadıklarım var hala. İşte nedense Nine Bizi Kurtarsana kitabı da beni alıp o yıllara bıraktı sanki. Okurken elbette olasılıkları görüyor ve bunların hayal ürünü olduğunu biliyorsunuz ama bir tarafıyla da heyecanına engel olamıyorsunuz. O nasıl güzel bir şeydir ki aniden ‘eyvah ne olacak şimdi’ diye hissederken buldum kendimi. Kendini kaptırmak mı dersiniz buna yoksa yazarın başarısı mı bilemiyorum. Herkesin kendi adına bilmesinin bir yolu var o da bu kitabı bir yerlerden bulup okumak.
Romanda anlatılanlar fen bilimlerinin içinde yoğrulduğu kadar gündelik hayat pratiklerini de içeriyor. Güç ve iktidar kavramları masaya yatırılıyor. Hırsın nasıl da her şeyi rayından çıkardığına değiniliyor. İnsanların olumsuz yanları kadar olumlu yanlarına da atıfta bulunuyor ve sonunda aynen çocukluğumda olduğu gibi iyiler galip geliyor. Tüm şiddeti ile karşıt kavramları birarada gördüğünüz romanda iyilerin kazanması içime su serpiyor, bunu saklayamam. Umuda ihtiyacımız var çünkü, adaletin tahsis edilmesine olduğu kadar.
Nine Bizi Kurtarsana sadece hitap ettiği varsayılan yaş grubuna değil, bence her yaş grubuna hitap edecek ve hemen herkesin içinde dolaşmaktan keyif alacağı bir roman olmuş. Bir bilgenin kendi hırsı ve egosu yüzünden meraklı ve sorgulayan bir çırak yerine bilgisiz ve bilmeyi istemeyen bir çırakla yola çıkmasını konu alıyor kitap. Bu çırak sadece denileni yapan, itaat ve biat etme konusunda sorunsuz bir çırak. Kendisine sunulandan başkasını merak etmeyen, sorgulamayan ve bir çeşit köle gibi kırk yıl boyunca bu bilgenin yanında yaşıyor. Bilgenin ölümü yaklaşınca da kendisinin efendi olacağı hayalleriyle ömrünü geçiriyor. Ancak bu, düşündüğü kadar basit olmuyor. Yerin altında irade taşına ulaşması gerekiyor bu büyücü çırağın.
Yerin altında irade taşını kocaman bir kuş olan Alp Karakuş korumakla görevli. Önce yerin altına girmesi gerekiyor çırağın. Bunun içinde şiirlerden hoşlanan dağı ikna etmesi gerekiyor. Evet şiirlerden hoşlanan bir dağ. Tam da bu. Çırak nihayetinde kuşa ulaşıyor ve onu kandırarak irade taşını elde ediyor. Bu taşla beraber suya büyü yapan çırak için artık her şey kolaylaşıyor. Önüne gelen ve bu sudan içen herkes koşulsuz şartsız onun kölesi olmayı kabul ediyor. İtaat eden onlarca insanla koca bir ordusu ve emri altında binlerce insan oluşuyor. Ancak bu yetmiyor büyücüye. O Dünya’nın hakimi olmak için üzerinde yaşayan tüm insanların kendisine itaat etmesini istiyor.
Böylece serüven başlıyor. Gelelim bizleri bu serüvende umutlu kılan insanlara. Onlar olayların ve tehlikenin farkında olarak kendilerine ne zaman sıra geleceğini düşünüyorlar. Bir taraftan da çözüm üretmeye çabalıyorlar. Kim mi var bunların içinde? Fırtına, Papatya, Şair, Parıltı ve Gökbilen Nine en başta gelmek üzere Nefisovalılar Köyü’nde yaşayanlar. Gökbilen Nine gecelerce eski yazılardan yaşananları anlamaya çalışıyor. Kimsenin anlayamadığı dilde araştırmalar yapıyor ve sonunda olan biteni anlıyor. Alp Karakuş’u uyutan büyücüden yine bu kuşu uyandırarak kurtulabileceğini fark eden Gökbilen Nine bunun için şairin desteğini alıyor. Beraberce dağa şiirler okumaya gidiyorlar ve onu ikna edip içindeki kuşu uyandırıyorlar. Kuş uyanınca her şeyi anlatıyor ve insanlığın bu büyücüden nasıl kurtulacağını anlatıyor.
Hiçbir şey anlatıldığı kadar basit olmuyor elbette. İrade taşına hapsolan binlerce insanın yanında bu küçük azınlık oldukça zorlu süreçlerden geçiyor. Aksi gibi Alp Karakuş da esir oluyor ve bu sudan içerek büyücüye itaat eder hale geliyor. Şimdi onu kurtarabilecek tek şey kalıyor o da Benözgürüm Taşı. Bu da yine aynı dağın içinde saklı ve eğer dağ kendisine okunan şiirleri beğenmezse içine aldığı canlıları dışarı çıkarmıyor. Şair ve Parıltı, Gökbilen Nine’nin büyücü tarafından sarayda tutulduğunu duyunca mecburen Benözgürüm Taşı’nın peşine düşüyorlar.
Şair ve Parıltı’nın dağın içine girdiği bu macerada bazen kahkahalar atarken bazen nefessiz kaldığım oldu. Onların yanında kendinizi hayal edince bir an evvel o dağın içinden çıkmalarını umuyorsunuz. Neyse nihayetinde bu taşa ulaşılıyor ve yine zorlu mücadele sonucunda insanlık bu büyücünün ve onun berbat planlarından kurtuluyor. Bu olurken bizler Ay, Güneş, Evren ve galaksi hakkında epeyce bilgi sahibi oluyoruz. Çünkü aslında Gökbilen Nine bilgenin yanında istemediği ilk çırakmış. Sorgulayan, merak eden, araştıran bu kişilik sayesinde sır kitabı okunuyor ve bilgenin sırrı çözülüyor.
Beni en fazla etkileyen kısımlardan bir tanesi iktidar, hırs, itaat ve biat ile buna boyun eğmeyenlerin arasında geçen diyaloglardı. Köylüler arasında hangi taşın daha üstün olduğuna dair yapılan tartışmada Alp Karakuş’un ‘Benözgürüm Taşı, İrade Taşı’ndan daha güçlü değil… Ondan daha güçsüz de değil… İkisi birbirinin dengi… Benzögürüm Taşı, İrade Taşı’nı kırabilir ama bunu yaparken kendisi de kırılır… İkisi de yok olur’ demesi önemliydi. Nihayetinde zaten finalde bu iki taş birbirine çarpıştırılıyor ve kuş ile büyücü dahil hepsi gökyüzünde oluşan bir parlaklık ile yok oluyorlar.
Toprak Işık anneanne veya babaanne gibi büyüklerin sohbetine dalmış, bilgilerinden faydalanmış, hikayelerini dinlemiş kuşak için sanırım artı bir değer daha katmış bu kitapla. Eskilerin her derde deva çözümleri ve çocukluğumuzda başımıza gelen olaylara soğukkanlılıkla çözüm arayışları bu kitaptaki Gökbilen Nine’de de var.
Başka ne mi var? Koşulsuz şartsız itaat edenlerin çokluğuna karşın, bunu reddeden azınlığının galibiyeti var. Hırs ve iktidar kavramlarının nasıl da hastalıklı olduğu ve sahip olanı da esir aldığının anlatımı var. Başka ne mi var iyiliğin üstün gelmesi ve kötülerin yenilmesi var. Çocukluğumdaki o masalların tadı var kısacası. Teşekkürler Toprak Işık, okuyan olarak beni o günlere götürdüğün için ve elbette umudu yeniden tesis ettiğin için. Özellikle çocukların çok klasik olsa da bu kavramlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Unutmadan bir de fen bilimlerini öğrendiğimiz artısı var. Hem de hiç öyle zorlama ile filan değil bildiğiniz roman okurken. Bunca sözden sonra dileğimiz edebiyatın tadının hayatımızın her noktasına bulaşması olsun.
Metnin Yayınlandığı Gazete için tıklayınız
Son Yorumlar