Annemin Kelimeleri

Annemin Kelimeleri bitmesin diye ağır ağır okuduklarımdan oldu. Can Çocuk Yayınları tarafından basımı yapılan kitabın insanın içine işleyen çok fazla yanı var. Bu yazıyı yazarken ara verdim ve yazarının sayfasında gezmeye başladım. Can Çocuk Yayınları’na açık çağrım olsun, lütfen ama lütfen Sarah Weeks’in resimli çocuk kitaplarını da çevirin Türkçe’ye. Annemin Kelimeleri’ne yeniden dönecek olursam; Elif Ersavcı tarafından dilimize çevriliyor ve harika bir tad bırakıyor okurda. 

Sınırlı kelimeleri ve yapabilirlikleriyle bir anne ve küçük bir kız çocuğu var karşımızda. Bir de onların koruyucu meleği olan Bernadette var. Agorafobisi olan bu kadın hem bu kız çocuğunun büyümesine yardımcı oluyor, hem de onun annesinin tüm ihtiyaçlarını karşılıyor. İnanılmaz bir çaba, emek, özveri ve şefkat oldu bir kadın karşımızdaki. Ona ait olan kısımları okurken sabrına ve enerjisine her defasında hayran oldum. Zihninde sorun olan bir kadına dair umudu hiç bitmiyor ve her gün defalarca tekrarladığı çalışmalarla onda bir adım daha ileriyi görmek istiyor. Karşılaştığı ne olursa olsun asla pes etmiyor. Dolayısıyla Heidi ve annesi onun kapısına gitmekle şansların en büyüğünü yaşıyorlar aslında. Birbirine eklemlenmiş bu üç kişilik yaşamda herkes bir diğerindeki eksiği tamamlıyor sanki. Bernadette’nin de kendisine göre dramatik bir hikayesi var ve zorlu bir yaşamı; bununla beraber yaşama dair kocaman bir merakı var. Kitapları çok seviyor ve Heidi uzun süre onunla beraber hayatı kitaplar üzerinden deneyimliyor. 

Heidi büyüyor ve annesine, geçmişine dair daha fazla şey öğrenmek istiyor. Bunun için de cesur adımlar atıyor ama buna eşlik eden çok fazla duygu da taşıyor. Korku, panik, endişe, heyecan ve daha fazlası. Yaşıtlarından, yaşadıklarıyla ayrılan çocuklar vardır. Bir yanları eksiktir ve yaşamdaki duruşları ile hemen fark edilirler. Heidi de onlardan birisi. Zihinsel engelli bir anne, agorafobisi olan bir komşu ile sürdürülen hayatında geçmişini arama telaşı onu hiç deneyimlemediği olaylara sürüklüyor. 

Düğümler bir bir sökülürken kitap bitmesin diye daha da ağırlaştırdım okumayı. Çok dokundu içime küçük kızın tüm yaşadıkları. Bir taraftan da cesareti ve yaşama tutunma çabası. Tüm bunlarla beraber Heidi annesini kaybettiği gün gerçeklere ulaşıyor. O gerçeklerle bir adım daha büyümüş ve olgunlaşmış oluyor aslında. O büyürken, okur olarak bizler de başkalaşıyoruz. Her şeye baktığımız yönden çıkıp, kendimize yeni yönler aramaya çabalıyoruz. Bazen her şey görünenden fazlasıdır. Bu kitap bunu da gösteriyor okur olarak bizlere. Sevginin nasıl güzel ve özel olduğunu da fark ediyoruz her bir karakterle. Bernadette mesela; sevgisi olmadan nasıl bakardı hem bir bebeğe, hem de zihinsel engelli bir kadına. Ayrıca her gün onlara daha iyisini sunmak için nasıl çabalardı bu kadar? Kitapta Heidi bize pek çok kavramı da sorgulatıyor. Bunlardan bir tanesi insanların neden yalan söylediği, yalana neden gereksinim duyulduğu. Yine Bernadette ve Heidi insanların gözlerinin onların kişilikleri ile ilgili en doğru bilgiyi vereceklerine inanıyorlar. Yukarıda da belirttiğim gibi keyifli bir süreçti kitabı okumak, Heidi ve Bernadette’ye eşlik etmek. Heidi ile gerçeğin peşine düşmek ve onunla heyecanlanıp, endişelenmek. Hayatın başka türlü olduğunu, olabileceğini göstermesi anlamında da önemli bir çalışma sahiden. 

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.