Dönme Dolap :)
Hadi gelin haftaya güzel bir kitapla başlayalım. Yazarımız Tülin Kozikoğlu sahiden bu sefer beni ters köşeye yatırıyor. Genelde okurken eğlendiğim kitapları var yazarın. Tebessüm ağırlıklı oluyor ve çizimler de bunu güçlendiriyor. Bu sefer daha fazla düşündüren bir çalışma var karşımda. Okurken durup durup resimlerine baktım. Bakarken tekrar hayal dünyama döndüm, durdum ara ara ve tekrar okudum. Mültecilik, göç ve savaş kavramlarını çocuk dünyasından bakarak anlatıyor yazar. Doğan Egmont tarafından basımı yapılan kitabın resimleyeni Hüseyin Sönmezay.
Dünya küçük bir köy halini alalı çok oldu. Bunu en net anladığımız dönem de pandemi dönemi oldu. Herhangi bir noktadaki virüs bir anda tüm dünyayı esir aldı ve herkes yine aynı gemide olduğunu idrak etti. Bu idrak sanırım ve maalesef kısa süreli ama konumuz bu değil. Yine, savaş konusu da artık pekçok ülke için sorun olmaya başladı. Kendi ülkesinde savaş olmasa da her an bunu yaşayabileceğini artık biliyor insanlar. Ayrıca göç ve mültecilik konuları Aylan Bebek haberleriyle başlayarak tüm dünyada ses buldu. Elbette etki alanı savaştakilere yansıdığı gibi yansımıyor ve elbette ateş düştüğü yeri yakıyor ama artık bazı kavramlardan kaçmak imkansız. Mültecilik ve göç ile ilgili daha önce çocuk edebiyatından örnekler okumuştum. Türkiye’de de benzer kavramları ele alan yazarlar oldu ama sanırım elimdeki kitap okul öncesi gruba göre yazılanlarda bir ilk. Çocuk olmak fikrinin aynı talepleri ve hakları beraberinde taşıması gereğini anımsatıyor yazar bizlere. Çocuk hakları geliyor aklıma hemen ve en temel haklarından mahrum bırakılan çocuklar. Hem ülkemizde, hem dünyada bir şekilde istismara uğrayan ve çocuk olma hakları ellerinden alınanlar geliyor aklıma sonra. Kısacası Tülin hanım bu kitapla yaramıza işaret ediyor ve iyi de yapıyor. Konuşmalı, görmeli, duymalı ve üzerinde durmalıyız bu konuların. Daha fazla ve daha çok emekle hem de.
Kitabı maaile okuduk. En küçüğümüz 22 aylık, en büyüğümüz 41 yaşında. Kızım 9 yaşında olacak yakında. O dinleme ve izleme esnasında daha fazla soru sordu. Beraber resimlere baktık uzun uzun. Sonra elbette savaş üzerine konuştuk, göç ve mültecilik üzerine de. Kısa sorular sordu ve sonra tedirgin olarak “Anne, bizim ülkemizde savaş olmaz değil mi?” şeklinde kendisini güvende hissedecek soruya yanıt aradı. Gönlüm tüm dünya çocuklarının savaşlardan ve kötülüklerden arınmış bir hayat sürmelerinden yana. Bununla beraber kızıma yalan söyleyemedim ve dönüp “Maalesef kızım, her an her şey olabilir hayatta, bu yüzden, bizde asla olmaz diyemeyiz” dedim. Geçen gün zoom üzerinden söyleşi yaparken Prof. Dr. Nursu Çakın Memik hocayla da konuştuk ve pandemi döneminin mağdur olanı daha da mağdur ettiğine değindik. Dolayısıyla “çocuk” kategorisinde de durum maalesef aynı. Bir şekilde istismara uğrayan ve çocuk olma hakkı elinden alınan çocuklar bu dönemde de arttı. Yani savaş olmasa da doğuştan getirdikleri haklardan mahrum büyüyen bir sürü çocuk var. Galiba tam da bu nedenle bu konularda daha fazla konuşmak, daha fazla yazmak ve tartışmak gerekiyor. Herkes kendi açısından bir şeyler yapmaya çabalarsa belki o zaman azıcık su serpilir yüreklerimize. Tepeden tırnağa herkesin bu konuya daha fazla sahip çıkması gerekiyor; çünkü hem çocuklar hem de geleceğimiz yok oluyor.
Sevgili Tülin Kozikoğlu inanın yazma süreciniz üzerine söz gerekmiyor, hayranlıkla okuduk kitabınızı. Sayenizde Hüseyin Sönmezay’ın de çizimleriyle tanıştık ve yine harika bir uyum yaklamışsınız. Resimler söze, söz resme oldukça nazikçe el veriyor ve bir bütün olarak biz ikisi arasında ayrım yapamıyoruz. Kitabın girişine “Hayatınızdan umut ve oyunun hiç eksik olmaması dileklerimle” yazmışsınız ya, o dileği tüm çocuklar için alayım ve kabul edeyim istedim. Sizi tanıdığıma çok memnunum, okuru bol olsun “Dönme Dolap”ın.
Son Yorumlar