Çevir yüzünü göğe ve günde “iyi” bir şey bul…

Duvarımın renksiz olduğunu düşünen kızce dışardan bulduğu çiçek ve ağaç yapraklarıyla geldi odaya. Hızlı bir şekilde makas ve bant bularak bunları duvara yapıştırdı. Sonra da dönüp bana “Anne sence de güzel olmadı mı?” dedi. Evet sahiden renk güzel şey, çiçek ve doğa da öyle. Bununla kalmadı, kampüs alanı içinde yer alan güzel ve yapay bir göl olan ve içinde kazlarla ördeklerin olduğu göle gitmek istedi öğle arasında. Hatta yemeğimizi de orada yiyebilirdik. Tamam dedim buna da, çünkü doğa iyi gelir her zaman insana ve sonbahara girmişken son demler dedim kendi kendime. Gölün kenarı bizim gibi niyetlenenler için bekliyordu. İki tarafında da oturma yerleri olan gölün misafirleri vardı zaten. Neyse bu da sorun değildi. Madem sosyal mesafe dönemi, o zaman biz de iki tarafa da eşit uzaklıkta bir yere oturabilirdik. Öyle de yaptık, yanımızdaki kilimi serdik ve üzerine yiyeceklerimizi aldık.

 Kızce sohbet etmeye mi, yoksa annesini neşelendirmeye mi niyetli bilmiyorum ama sohbet açma niyetinde. Gelecekten bahsediyor ardı ardına. Belediye başkanı olmak istiyormuş, böylece her gün çocukların oynayabilmesi için yaptırdığı geniş parkları temizletip, onlar için hazır hale getirebilirmiş. Bir de çöp toplayanların maaşını çok arttıracakmış, çünkü onlar en az maaşa çalışan grupta yer alıyorlarmış. Bu kısım yine beraber sohbet ederken onun maskesiz olarak gördüğü temizlik görevlilerini sorması üzerine açılmıştı ilk defa. Neden maskeleri yoktu, neden bu kadar yoruluyorlardı vb. sorular devam etti. Ben de onların çalışma koşullarından bahsettim, ardından da asgari ücrete kadar gitti konularımız. Bunlar galiba yer etmiş ki bugünkü hayalinde belediye başkanı olunca onların da maaşını düzenlemek yer alıyordu. Sonra aniden büyük bir kütüphane kurmak istediğini ve burayı yönetmek istediğini söyledi. Bu görevi diğer görevinin içinde sayılırmış zaten. Kütüphaneye gelen çocuklarla etkinlikler yapabilirmiş istediği zamanlar. 

 

O hayallerini sıralarken ben bir kare fotoğrafını almak istedim. Bağırarak “Anne manzaraya bak, gel keyfini çıkaralım” dedi. Cümleler esir alır mı insanı, alıyor işte 🙂 Sonra hayallerini dinlemeyi sevdiğimi söyleyerek devam etmesini istedim. Paris’i görmek istiyormuş, bu da onun hayallerinden birisiymiş. O anlatıyor; ben de içimden “Şu sonbahar ve kış nasıl geçecek, bu pandemi ne zaman bitecek, ne zaman normal hayatlarımıza döneceğiz?” diye geçiriyorum. Sonra anı yaşamanın güzel olduğunu fark edip o içimdeki sese susmasını söylüyorum. Ne de olsa hayal kurmak çocukken benim de en sevdiğim şeylerdendi. Hala da çok severim. Ben de oturuyorum yanına ve etrafı beraber izliyoruz. Kazlar bağırıyor yine; sohbete dahil olmak ister gibi hem de. Yiyeceklerimizi yiyiyoruz ve yanımdaki minik arkadaşımla çok ama çok farklı olsak da, bana onun nasıl iyi geldiğini düşünüyorum. Çocuk büyütme güzellemelerini çok gerçekçi bulmuyorum ve zorluğunu biliyorum; bununla birlikte hayattaki en büyük öğreticilerden olduğunu düşünüyorum bu sürecin. Öğrendiğin, yanıldığın, tekrar denediğin ve sürekli düşündüğün bir süreç. 

 

Sonra aniden küçücük bir sözü, küçücük bir hareketi, küçücük bir düşüyle hayatı nasıl da güzelleştirdiğini düşünüyorum. Ben de yüzümü göğe çeviriyorum bu sefer ve hayallerine ortak oluyorum. Başka türlüsü çekilmez zaten diyorum içimden. Hayat zaten zor, herkesin kendi açısından zorluğu var ve günün içinde “iyi” olanı kendimize bulamazsak ve getiremezsek daha da zorlaşacağa benziyor. Bedenlerimiz ve ruhlarımız daha fazla yara almadan geçirebilmek bu süreci en büyük karımız olacak galiba. O zaman, bu sefer en çok bunun için çabalamak, hayata daha sıkı sarılmak en iyi seçenek gibi. Ne de olsa hayaller güzel ve hayalsiz de yaşanmaz ki… En azından onları çoğaltmak ve yanımızda büyüyenlerle gerçekleşmesi için çabalamak kıymetli. Haaa; bu arada, bir de yine doğa var yanı başımızda. Rüzgar bugün kilimimizi kaldırdı birkaç kez, ne de olsa artık sonbahar. Yapraklar düşmüştü toprağa ve elimize alıp çıkardığı sesi dinledik. Yapay da olsa bir göl vardı önümüzde ve içinde çığlık çığlığa bize ortak olan kazlar. Dağlar, ormanlar ve kafamızı kaldırdığımda bizi sarmalayan gökyüzü. Daha ne olsun ama değil mi 🙂 

 

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.