Ah Korona, Vah Korona!

Hayatımızın orta yerine pat diye düşen ve hepimizin alışkanlıklarını yerle bir eden bir pandemi ile uzun süredir uğraşıyoruz. Ekim 2020’de basımı yapılan derleme kitap ise bu döneme aslında bir çeşit canlı tanıklık yapıyor. Hem de bir derleme kitap ile, yani birbirinden farklı 20 kişi, bu gündeme dair kalem oynatıyor. Hal böyle olunca da 20 farklı bakış açısı bize eşlik ediyor demek yanlış olmaz. Nevzat Süer Sezgin tarafından derlenen ve Yakın Kitabevi tarafından basımı yapılan kitabı okuyalı çok oldu ama şimdi yazmak istedim üzerine. 

Her hikayede ayrı bir yolculuğa çıktık okur olarak. Ama itiraf edeyim iki yazar ve hikayeleri ayrıca yer etti içimde. Pandeminin herkesi bir şekilde etkilediği ortada ama bazılarımız daha fazla yorulduk ve yorulmaya devam ediyoruz. Küresel ölçekteki bu salgının sınıfsal olarak eşitsizlikleri daha da arttırması ve yaşanan pek çok olumsuz olay (işsizlik, intiharlar, ölümler vb) hepimizi bir şekliyle etkiledi. Elbette ölçüsü farklı şekillerde. Güzin Öztürk, cezaevinde annesiyle kalan bir kız çocuğu üzerinden bakmamızı sağlıyor pandemiye Benim Gökyüzüm adlı yazısında. Dişi düştüğü için sevinecekken diş perisinin virüse yakalanma ihtimali ile sevinci yarım kalan bir kız çocuğu. Çünkü tam da böyledir çocukların dünyası. Kendi alanlarında eksilen şeyler üzer onları. O kadar sıcak ve içten bir anlatımı var ki Güzin’in; tutup tüm kanunları çocuklardan yana yeniden yazabilsek diye düşündüm okurken. 

Diğer hikaye ise Oya Uslu’nun Körebe adlı yazısı ile ilgili. Bunda da sokakta çalışmak zorunda olan çocuklarla izliyoruz pandemiyi. Yukarıda da belirttiğim gibi her hikaye ile aslında kuşbakışı korona günlerini izliyoruz toplumun. Gülya Pamuk’un Koronalı Anneler Girebilir adlı hikaye ise sağlık çalışanları tarafından bakmamızı sağlıyor pandemiye. Korona nedeniyle hayatlarını kaybeden Dr. Muharrem İdiz ile Dr. Nuri İdiz’in hayatlarına atıfta bulunuyor bu yazı. Sağlık emekçilerinin çocuklarının gözünden izlerken yaşadığımız her şeyi; ileride bunların neye sebep olacağını da ister istemez geçiriyorum aklımdan. 

Ah Korona, Vah Korona tüm duygular sıcakken ve hala o duyguların içindeyken yazılmış bir kitap. Dolayısıyla belki de tarihte yerini alırken bir anlamda o döneme dair veri sağlayacak diye de ilgilisi çıkacaktır. Çünkü bizde öyle oldu. Veba adlı kitabın okurunun artması, biraz da insan olarak neyin içinde olduğumuzu anlama telaşı değil miydi? Umarım bu günler de kısa sürede geride kalır ve en az zararla biter de; sadece kitaplardaki hikayeler olarak bahse konu olurlar. Bu vesile ile tüm hastalara şifa diliyorum; ayrıca tüm sağlık emekçileri kadar ekmek parası peşinde olanların da hayatlarında daha iyi ve insanca yaşam için diledikleri her şeyin gerçek olmasını umuyorum. Son olarak, çocukların, olması gereken şekliyle kendi hayatlarına, sokaklara, oyunlara doyasıya koşacakları günleri iple çekiyorum.  

 

 

 

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.