Martıya Uçmayı Öğreten Kedi :)
Kitabın başlığı bile güzel değil mi? Nasıl olur da bir kedi martıya uçmayı öğretebilir ki? Kedilerin gözünden dünyaya ve canlılara baktığımız çok sevimli bir kitap elimdeki. İnsanlar da, haklı olarak, ziyadesiyle nasibini alıyor kedilerin eleştirilerinden. Denizi, çevreyi, okyanusları kirleten insanlar bir martının da yaşamına engel oluyorlar. Martı, kanatlarına bulaşan ve kurtulamadığı petrol nedeniyle son nefesini Zorba adındaki bir kedinin yaşadığı evde veriyor. Bundan önce kedi ile konuşup ondan üç söz alıyor. Bunlar; yumurtasını yemeyeceği, ona iyi bakacağı ve sonrasında da o yumurtadan çıkan martıya uçmayı öğreteceği. Kedicik sözünü veriyor ama sonrası tam bir serüven. Martı ölmeden önce yumurtasını çıkarıyor ve hayata gözlerini kapatıyor. Kaldı mı kedicik bu yumurta ile şimdi! Buraya kadar dramatik olan sahneler bunlar sonra yerini tebessüme bırakıyor. Zorba adındaki kedi, arkadaşlarının yardımıyla anneliğe soyunuyor bu yumurta için. Luis Sepulveda tarafından yazılan ve Türkçe’ye Saadet Özen’in çevirdiği kitabın çizimleri Mustafa Delioğlu’na ait. Can Çocuk bu kitabın basımı üstlenmekle çok iyi bir iş yapmış bence 🙂
Yumurtayı anne ısısında tutmak için çabalayan Zorba ve arkadaşları çok hoşlar. Hem bir eğlence, hem de bir mücadele var hayatlarında. Yumurtayı korumak ve içindeki canlının dünyaya gözlerini açmasını sağlamak. Ay sonrası harika. Küçük martı yavrusu vakti geldiğinde kabuğunu kırıp çıkıyor yumurtadan ve şenlik başlıyor. Şanslı adını verdikleri martı yavrusu kendisini kedi sanıyor. Kalabalık ve güzel de bir ailesi var aslında. Onun için kendi yaşam şekillerinden taviz veren ve bu yeni yaşama uyum sağlayan bir kedi ailesi. Yeterince büyüdüğünde uçmayı öğretmek için kollarını sıvayan kedilerin telaşı harika. Her adımlarında kendilerine bilimi rehber alıyorlar ama bir türlü Şanslı’nın uçmasını sağlayamıyorlar. Kitabın arasına yerleştirilen ve insanlara dair eleştiriler o kadar haklı ki; her satırına katıldığımı belirtmeliyim. Zorba, sonunda tüm bu olumsuz davranışlarına rağmen insanlardan yardım almayı tekli ediyor arkadaşlarına uçma konusunda. Böylece bir liste hazırlanıyor ve listede kalan tek kişi bir şair oluyor. Burası çok güzeldi; çünkü şairin de aslında sözcüklerle uçtuğunu düşünüyor Zorba. Yanıltmıyor da sezileri onu. Şairle konuşuyor ve onu şok eden bu konuşma sonrasında yardım talebi kabul ediliyor. Şair elbette yaşamı sözcükleriyle kurarken, başka canlarla beraber bu hayatı kurduğunun bilincinde. Dolayısıyla paylaşmak ile sahip olmak arasındaki farkı iyi bilenlerden.
Sonunda martı uçmayı öğreniyor ve Zorba da görevini yerine getirmiş olmanın huzuruna eriyor. Son derece duygusal ve güzel anlatımıyla aslında başından beri bir şiirin içinde gibisiniz okurken. Birarada olmanın, paylaşmanın böyle usul usul anlatıldığı kitap bitmesin diye her akşam birkaç sayfa okudum. İyi gelen yanları var çünkü anlatılanların. Konuşmalar ve tartışmaların da. En sonunda üzerine yazmak da öyle elbette 🙂
Son Yorumlar