Ay anne ne güzel kitap yaaaa :) “Evvel Zaman İçinde Bir Kar Fırtınası”

Kitabı bir hevesle eline alan kızım sözleri, cümleleri görmeyince bir an duraladı. Sonra elime verdi kitabı okumam için ama ben de ondan dinlemek istedim hikayeyi. Harika bir kitap okuması oldu bizim için. Her sayfasını dillendiren kızımın yerinde ben olsam daha farklı bir hikaye oluşturabilirdim. İşte tam da bu nedenle güzel bir kitap bence elimdeki kitap. Okuyucusuna sözün otoriterliği değil görüntünün yardımı ile hayal gücü sunuyor. Sonrasında başlasın birbirinden farklı hikayeler 🙂 Richard Johnson tarafından oluşturulan kitap Türkçeye Yasemin Yener tarafından çevriliyor. Çevriliyor derken; kitabın iç kısmındaki bilgilerle sınırlı bu çeviri. Gerisi; gelsin birbirinden güzel resimler ve hikaye anlatıcısı yol alsın alabildiğince. 

Kitabı nasıl anlatsam diye duraladım şimdi çünkü, aniden kendimi otoriter olma endişesindeyken yakaladım. Richard Johnson bile sözlerle karışmamışken işe ben ne söyleyebilirim şimdi. Şöyle yapalım o zaman; yanımdaki minik okurun anlattığı gibi dillendireyim kitabı. Farkında olmadan hikaye anlatıcısı olan ve her sayfayı dillendiren kızıma göre kar fırtınasında babasıyla birbirlerini kaybeden bir küçük çocuk bir sürü arkadaş ediniyor kendisine. Çok sayıda ve güzellikte arkadaşı ile sonunda babasını buluyor ve babası önce oğlunun yanındaki ayıdan korkuyor ama sonra onun dost olduğunu anlıyor. Hep beraber güzel vakit geçiriyorlar ve birbirlerini çok seviyorlar. Dikkatimi çeken nokta, çocukların bizler gibi önyargılarının olmaması. Kızım kitabı okurken her sayfada yer alan bir başka canlı ile vakit geçiren çocuğu garipsemedi. Hatta babaya dönüp “Hey baba sakin ol, o benim dostum ve o olmasaydı ben seni bulamazdım” diyor hemen. Çocuklar doğaya ve doğal olana bizden daha yakınlar bir başka ifade ile. Bunu yanımdaki küçük okuru dinlerken bir kez daha görmüş oldum. 

Richard Johnson bence harika bir iş yapıyor. Resimlerle her şeyi anlatabileceğimizi gösteriyor bizlere. Anlatmak ve anlaşmanın istenilirse sözsüz de olabileceğini söylüyor ayrıca.  Bir arkadaşım yakınlarda yurtdışına yerleşti ve iki tane oğlu var. Geçen gün bir paylaşımında çocukların kendilerinden çok daha rahat alıştıklarını anlatmıştı. Ortak dilleri olmayan bir grup çocuğun nasıl da güzel vakit geçirdiklerini izleyen arkadaşım bu duruma şaşırdığını da eklemiş. Kitabı okurken ister istemez bu anı canlandı gözümde. Çocukların iletişim kanalları bizlerden çok daha açık ve doğru. Dolayısıyla onların dil engelleri de olmuyor ve kendi aralarında “çocukça” bir evrensel dil oluşturuyorlar. Resim, müzik ve sanatın pek çok dalı da böyle aslında. Evrensel dile davet ediyor Richard Johnson bizleri en açık ifade ile. O dil, o kadar güzel ki, tek bir söze gerek yok sahiden. Bizim bu anlamda okuduğumuz ilk kitaptı elimizdeki. İster sessiz kitap deyin siz ama ben pek yakıştıramadım bu ifadeyi çünkü bangır bangır bağıyor her bir resim ayrı ayrı. Bu kadar ses, bu kadar çığlık sessizde böyleyse diyesim geldi şimdi 🙂 Son olarak kitabın ortasında “Ay anne, ne güzel kitap yaaa” cümlesi bence kitapla ilgili tek ve en açıklayıcı cümle olabilir 🙂

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.