“Annem Her Yerde” Kitabının Yazarı Pimm van Hest İle Röportaj
Röportaj: Saadet Sevinç Doğan
Gerçek şu ki çoğu çocuk aslında ölümden korkmaz ve ölümün çok doğal bir durum olduğunu düşünür. Ölümle ilgili hemen hemen tüm vakalarda, ölüme dair kendi korkularını çocuklarına yükleyen ve yöneltenin bizzat yetişkinler (ebeveynler) olduğunu görürüz.
Yani çocuklara ölümle nasıl baş edileceğini, öyle ya da böyle, öğreten yetişkinlerin oluşturduğu toplumdur. İşte bu nedenle bu kitabı yazdım. Ölümün, yaşamın doğal ve olmazsa olmaz bir parçası olduğunu çocuklara – dürüst olmak gerekirse aynı zamanda yetişkinlere de – göstermek ve böylece – her ne kadar bunun çok korkunç olduğunu ve bunu nasıl yapacaklarını bilmediklerini düşünseler de – ellerinde çocuklarla ölüm hakkında konuşabilmeleri için bir araç olmasını sağlamak için.
Kitapta vermek istediğim temel mesaj çocukların (ve yetişkinlerin) ölümü her daim korkulacak bir olgu olarak görmemelerini, yaşamın ve yaşamanın olmazsa olmaz ve çok önemli bir parçası olarak kucaklamalarını sağlamak!

Yıllardır ölümü, ölümün yaşamın çok önemli ve olmazsa olmaz bir parçası olduğunu anlatan bir kitap yazmayı düşünüyordum.
Bir noktada, Yolanda ile geçirdiğim özel bir akşamdan sonra parçaları birleştirdim ve o yanımdan ayrılır ayrılmaz bilgisayarımın başına geçtim ve öyküyü yazdım: Tinsel bir şekilde tuşlara basan bendim, ancak öykü kendi kendini yazıyordu. Çok özel ve güzel bir deneyimdi. “Annem Her Yerde” bir ebeveynin, annenin ölümünü anlatıyor. Yolanda annesini kaybediyor. Neyse ki çoğu küçük çocuk bu deneyimi yaşamıyor. Ancak kitap yalnızca bir ebeveynin kaybını anlatmıyor – kapsamı çok daha geniş. Sevdiğiniz birini / bir şeyi kaybetmeye dair.
Ben bu kitabı yazmaya ölüm hakkında, ölümün ne olabileceği, onu kendime ve başkalarına (çocuklara) nasıl açıklayabileceğim hakkında kafa yorduktan sonra karar verdim.
Yaşamım boyunca farklı konulara kafa yordum: İfade edemediğimiz, ancak var olduğuna ve gerçek olduğuna inandığımız şeylere. Örneğin, güneşin ısısını göremiyoruz, ancak var olduğuna inanıyoruz çünkü onu hissediyoruz. Aynı şey bir koku ya da saçlarımızın arasından esen rüzgâr için de geçerli. Tüm bunlar göremediğimiz, ancak deneyimlediğimiz için gerçek olduğunu bildiğimiz şeyler. Bu durum bana çocuklara ölümü sunmak amacıyla bir araç temin etme fikrini verdi. Sevdiğiniz birisi öldüğünde onu artık fiziksel olarak göremiyor olmanız onun artık orada/burada olmadığı anlamına gelmez. O kişiyi hala hissetmeye, onu deneyimlemeye devam etmenin onlarca farklı yolu var. İşte ben “Annem Her Yerde”yi bunu anlatmak için yazdım: Çocuklara ölümle baş edebilmenin çeşitli yollarını sunmak istedim. Ve (dünyanın her yerinden) aldığım (büyük) geribildirim kitabımın yalnızca çocuklara değil aynı zamanda ebeveynlere ve yetişkinlere de yardım ettiği şeklindeydi. O nedenle bu kitabın her yaşa hitap eden bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Kitapta gerçekçi olmaya (ölümün ne olduğunu ve ana karakterin ölümü nasıl deneyimlediğine dair) ve ölümle nasıl somut bir şekilde başa çıkılabileceğine dair yollar sunmaya çalıştım. Bunu yaparken ölümü yalnızca genel olarak dini inançların bize anlattığı şekilde değil, okurun kendi dinine ve inançlarına uygun şekilde algılamasına çalıştım.
İşte, herşeyin biraraya gelerek yerli yerine oturduğu zaman o zamandı: evlat edinme sürecinde olan biz, öğretmenlik eğitimim ve işim, psikoloji öğrenimin ve kitapçıdaki işim (her daim milyonlarca kitap ile çevrelenmiş oluşum): Evlat edinilen küçük bir kız hakkında, onun bu konu ile ilgili hissettiklerinin, sorularının ve tedirginliklerinin neler olabileceği hakkında resimli bir öykü kitabı yazmayı denemeye karar verdim.
Çoğunlukla, çocukların kendilerine ait fikirleri vardır. Onların fikirlerini dinleyin. Belki olayları nasıl ve neden o şekilde gördüğüne dair sorular sorabilirsiniz. Şahsen ben gerçeğin farkında olmanız gerektiğini ve ölüm konusunu çocuğunuzdan uzak tutmaya çalışmamanız ve/veya onlara ölümü aslında olduğundan daha az gerçekçi gösteren masallar anlatmamanız gerektiğini, bu hususlarda dikkatli olmanız gerektiğini düşünüyorum. Ölümü olduğundan daha çok ya da daha az sancılı/güzel/gerçek yapmamak gerekir. Ölüm uzun bir uyku DEĞİLDİR (ölümü uzun bir uyku olarak anlatmak çocuklara çok daha korkunç ve karmaşık gelebilir): Ölüm ölümdür! Çocuklar çok zekidir ve siz bir şeyi onlardan uzak tutmaya ya da olduğundan daha önemsiz göstermeye çalıştığınızda bunu hissederler.
Çocuklar ölüm gerçeğiyle kendi yapıcı yöntemlerini kullanarak baş ederler. Bu durum çocuktan çocuğa ve de çocuğun yaşına göre değişiklik gösterir. Çok küçük çocukların ve 6/7 yaşındaki çocukların ölümle başa çıkma şekilleri farklılık gösterir. Örneğin çok küçük çocuklar ölümün geri çevrilebilir olduğunu düşünürken 6/7 ve daha üzeri yaşlardaki çocuklar ölümün daimi ve geri çevrilemez olduğunu algılarlar.
Ve tüm çocuklar ölümle kendi yöntemleri ile baş ederler. Çoğunlukla bölümler halinde olur bu: bir an mutlu olup biraz sona üzgün olmak gibi. Yaslarını adeta parçalara bölerek tutarlar: kendilerine göre zamanlarda ve kendi yöntemleri ile. Yalnızca onlara bakın, onları gözlemleyin ve tutumlarına tepki verin. Onlarla bu konuyu konuşun. Çocuğunuzu dinleyin, dürüst olmaya çalışın ve ona onun soruları yoluyla rehberlik etmeye çalışın, kendi (muhtemel) korkularınız yoluyla DEĞİL.
Çocuklarla empati kurmaya ve olaylara biraz olsun onların perspektifinden – bizden dünyayı onlara onların algılayabileceği ve anlayabileceği şekilde açıklamamızı isteyen bir perspektiften – bakmaya çalışıyorum. Bu müspet ilim değil. Çoğu zaman sezgisel olarak, olaylara bir çocuğun perspektifinden bakarak yazıyorum.
Pimm: Bu kitabın adı “Kaçarken”. Belçika’da ve Hollanda’da (“Op de vlucht”) adı ile çıktı ve birkaç ülkede daha okuyucu ile buluşacak. Danimarka, Almanya ve tabii ki Türkiye!
Bu kitap mültecilerle ve özellikle de mülteci çocuklarla ilgili. Bu sancılı ve zor konuyu çocuklara açıklayan bir öykü yazmak istedim.
Ve bilhassa bu öyküyü çünkü ne yazık ki küçük yaşta çocuklar bizzat bu ağır çileye maruz kalıyorlar. Onlara başlarına gelen durumla ilgili seslerini duyurma fırsatı vermeye ve bu sürece maruz kalmayan çocukları bu konu hakkında düşünmeye ve akranları ile bunu konuşmaya teşvik etmek istedim. Kitap gerçekçi bir kitap ve bu nedenle biraz karanlık ve acılı bir şekilde başlıyor, ancak kitabın geri kalan kısımlarında daha fazla ışık, renk, iyimserlik ve umut var. Aron Dijkstra (kitabın çizeri) ile birlikte bu kitapta bunu başarmaya çalıştık.
Saadet: Yazarken nasıl hissediyorsunuz kendinizi? Bunu bizimle paylaşmak ister misiniz?

Resimli kitap ortaya çıkarma işi çocukların dünyayı adil ve gerçekçi bir biçimde anlayabilmeleri hususunda katkıda bulunmaya/onlara destek olmaya ve yardım etmeye çalışmaktan ibaret. Ayrıca onlara kim olduklarını, onları neyin biricik yaptığını öğrenmeleri ve yaşadığımız dünyada nasıl kendileri olarak ve kendilerine inanarak ayakta durabileceklerine dair araçlar sunmaktan.
Saadet: Kitaplarınızı farklı coğrafyalarda görünce ne düşünüyor, ne hissediyorsunuz?
Bizzat ben bunu algılayamıyorum. Kutsanmış ve onurlandırılmış hissediyorum.
Saadet: Sizce tüm duygular insanlar için ortak mıdır? Sizi daha çok okunur kılan bu algılama şekliniz mi?
Yalnızca bir ülke var: dünya
Yalnızca bir millet var: insan
Yalnızca tek bir inanç var: sevgi
Saadet: Bize biraz ülkenizdeki çocukların durumu hakkında bilgi verebilir misiniz?
Dünyada her daim sizden farklı düşünen, farklı görüşleri olan çocuklar ve yetişkinler olacaktır.
Onları farklı düşünmeye ikna etmeli misiniz? Hayır! Dünyayı güzel yapan da budur zaten.
Herkesin kendi görüşüne sahip olma hakkı vardır. Olumsuz tepkilerin çoğu nefret, kıskançlık ve korku kaynaklıdır.
O nedenle yalnızca çocuklara ve sizi destekleyenlere, size kendinizi iyi hissettirenlere ve güç verenlere odaklanın.
Kendinize inanın ve gücünüzün sizi siz yapan, sizi biricik yapan unsurlardan kaynaklandığını bilin!!!
Şayet iki babanız varsa (tıpkı bizim kızımız Moira gibi): Bunun tadını çıkarın, bundan olabildiğince faydalanın ve dünyaya olduğunuz ve yaşam boyunca olageldiğiniz kişi olmaktan gurur duyduğunuzu gösterin ve bu yolu birlikte yürüdüğünüz insanlara odaklanın!
Nefret ve olumsuz düşünceyi göz ardı edin ve olumlu enerjiye, olumlu insanlara odaklanın: Bizi mutlu eden ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmemizi sağlayacak olan tam olarak budur.
Saadet: Bize gelecekle ilgili planlarınızdan söz eder misiniz?
Pimm: Her zaman hakkında öykü yazabileceğim çok sayıda fikrim olduğu için kendimi şanslı hissediyorum. Muhtemelen hakkında yazabileceğimden/gerçekleştirebileceğimden daha fazla fikrim olması lüksüne sahibim.
Yayıncım “Clavis” bana bu öyküler üzerinde çalışma ve birlikte çalışmak istediğim çizerleri seçme fırsatı veriyor.
Şimdiye dek neredeyse 16 kitap yazdım ve 12 farklı çizerle çalıştım. Bu benim için büyük bir mutluluk kaynağı. (bkz. www.pimmvanhest.nl ve https://nl.wikipedia.org/wiki/Pimm_van_Hest).
(Birlikte) bir kitap oluşturma süreci mucizevi bir durum. Hayatımın geri kalanında da bu işle uğraşmak en çok istediğim şey: bir şeyler yaratmak ve bunu dünyaya sunmak.
Sıradaki ve en yeni kitabımın adı “Sana kalbimi veriyorum”. Bu kitap yaşam döngüsünü konu alan manevi bir öyküden oluşuyor. Çocuklar için (ve tıpkı “Annem Her Yerde” ve “Kaçarken” gibi aynı zamanda yetişkinler için) bir sanat kitabı. Kitapta okura geçmiş, şimdi ve geleceğe dair çok hoş bir bakış sunan çok güzel kesme çıkarma faaliyetleri yer alıyor. Bu sıra dışı kitabı son derece yetenekli bir sanatçı olan Sassafras De Bruyn ile birlikte hazırladım.
https://www.amazon.com/I-Give-You-My-Heart/dp/1605373567/ref=sr_1_4?ie=UTF8&qid=1490449689&sr=8-4&keywords=pimm+van+hest
Bu yıl içerisinde depremle ilgili eğitici bir kitap yayımlanacak (Margot Senden bu kitabın çizeri olacak). Yılın sonuna doğru ise küçük bir çocuk ve büyükbabasının ölüm ve küçük çocukların ölüm hakkında merak ettikleri her şeye dair konuşmaları konulu felsefi bir çocuk kitabım okurla buluşacak. Kitabın adı: “Belki ölmek bir kelebek olmak gibidir”, olacak. Kitabın çizeri Lisa Brandenburg olacak.
Ayrıca bir çocuk kitabı ile uğraşıyorum (bir tür çocuk romanı) ve günün birinde bir yetişkin romanı ile devam etmek istiyorum. Yeterince planım var yani 🙂
Saadet: Ebeveynler çocuklarına kitap okurken nelere dikkat etmeli? Bu konuda tavsiyeleriniz var mı?
Pimm: Önemli olan şu ki resimli kitaplar (küçük) çocuklara kendilerinin aslında kim olduğunu, dünyanın nasıl işlediğini, nasıl tepki vereceklerini ve dünya ile nasıl etkileşim kuracaklarını öğretir.
Bence yetişkinler “yalnızca” öyküyü çocuklara okumalı ve gerisini öyküye ve çocuğa bırakmalıdır. Çoğu zaman öykünün içinden bir şeyleri çekip çocuğa göstermek zorunda değilsinizdir. Bırakın öykü işlevini yerine getirsin. Siz çocuğunuzun tepkilerine karşılık olarak tepki verin ve onunla etkileşime geçin. Onun sorularını cevaplayın, ifadelerine ve bulgularına tepki verin.
Saadet: Umarım günün birinde Türkiye’de çocuklar için düzenlenen bir etkinlikte bir araya gelme fırsatı yakalarız. İlginiz için teşekkür ederim.
Pimm: Bunu gerçekten çok isterim Saadet, hem de çok!
Çocukları hep olumsuzluklardan uzaklaştırmaya çalışırız. Etkilenip psikolojileri bozulmasın diye. Ölüm gibi bir konuyu çocuklara tüm gerçekliği ile anlatan bir kitap gerçekten ben de daha önce hiç duymamıştım. Aslında çocuklara herşeyi göstermeli ve anlatmalıyız, ama nasıl anlatmalıyız, ne derece anlatmalıyız. Kitabı okuduğumuzda çocuğumuz peşpeşe sorular sorduğunda anne baba olarak kullanacağımız kelimeler çok seçici olmalı, yoksa çocuğun kafası karışabilir. Bu kitap bize bunu öğretiyor ve gösteriyor olmalı. Bir de "Salt ölüm" müdür anlatmamız gereken, diğer taraftan manevi ve dini boyutu da var, sanırım kitabı okumalıyım. Teşekkürler.
Okul öncesi gruba ait bir kitap Annem Her Yerde. Tavsiye ederim çünkü sahiden konuşmak için bir yol açıyor bizlere.