Pandemide Yoğun Bakım Hemşiresi Olmak-Çiğdem Bulut İle Söyleşi
Çiğdem Bulut’u ortaokul ikinci sınıftan beri tanıyorum. Çocukluk pek yanıltmaz insanı, ordan biliyorum hayata bakışını. Zaman zaman ayrı şehirlere düşsek de bağımızın hiç kopmadığı bir arkadaşlık bizimki. Ara ara “Mevlana gibisin, her çeşit insan var hayatında” dediğim ve vicdanının rahatlığını her şeyin önüne koyan bir insan. Nadir bulunanlardan yani, hele de bu dönemlerde. Daha ortaokul biterken seçtiği mesleğine en zor yerden, yani yoğun bakım hemşireliğinde devam kararı aldığında zerre şüpheye düşmeyen ve insanlara yardım etme duygusunun en ağır bastığı kişilerden birisi. Bu dönem en çok onu duymak, duygularını bilmek ve dillendirmek istedim. Ara ara konuşmak ayrı şey, yazarak bir kez daha tüm süreci gözden geçirmek daha ayrı bir şey. Yazdığı yanıtları okurken benim de gözlerim doldu ara ara. Bunu her zaman söylerim ama şimdi yazılı olarak bir kez daha söylüyorum; “İyi ki varsın arkadaşım, insan kalabilmenin en güzel örneklerindensin.” Tüm emeklerinizin değer görmesi dileğimle.
Saadet: Çiğdem seni deyim yerindeyse çocukluğundan beri tanıyorum. Hemşire olduğunda yoğun bakım hemşireliğini özellikle seçtin ve o zamanki sözlerin dün gibi aklımda. Sen söylemek ister misin, neden yoğun bakım hemşireliği?
Çiğdem: Neden yoğun bakım hemşireliği, çünkü insanlara birebir yardım etmek her zaman sevdiğim bir durumdur. Yoğun bakım hemşireliğinde mesleki tatmini sonuna kadar yaşayabilirsiniz. Tabi ki bu mesleğe bakış açınızla ilgili bir durum. Tamamen yatağa bağımlı bir hastanın her ihtiyacını karşılamak (bazen söyleyebilen, genellikle de konuşamayan) sizin insiyatifinize, vicdanınıza ve mesleki etiğinize bağlı bir durum.
Saadet: Kaçıncı yılındasın mesleğinde?
Çiğdem: Özel sektörü de sayarsak meslekte 21, yoğun bakımda 17.yılım.
Saadet: Kişilik olarak her telden ve her yaştan insanla sohbet edip, yaşayabilecek tarzdasın. Bu nedenle de hayatındaki insan çeşitliliğin çok fazla. Geriye gidip Erzurum’daki zorunlu görev yerine gitmeni istesem. Buzdan açılamayan kapıyı sıcak su dökerek açtığın zamanlar hani? Nasıldı Erzurum’un bir köyünde görev yapmak ve sana en iyi gelen duygu neydi?
Çiğdem: Evet her telden, her yaştan insanla konuşabilirim, arkadaş, dost olabilirim. Hatta arkadaşlarım arasında birbiriyle hiç anlaşamayacak insanlar var. Sanırım bana; “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” atasözü bende pek doğruyu göstermiyor. Erzurum’un o köyünde hem çok zor, hem çok güzel günler yaşadım. 23 yaşıma yeni girmiştim. İklimi, fiziki koşulları ve kültürüyle o yaşıma kadar yaşadığım her şeye farklı bir yerdi. Ama 7 köyün sana olan ihtiyacı, sağlıkla ilgili pek çok sorununa deva olmak/olabilmek, hem mesleki, hem de manevi açıdan tatminin en üst noktasıydı benim için. Köyümün adını da yazayım hemen: Dereboğazı Köyü
Saadet: İçinde bulunduğumuz pandemide 1 yılı geride bıraktık. Herkes için zor ama sizler için bir kat daha zor bir seneydi. Tek kelime ile bir yılki duygunu söyle desem hangi kelime çıkar ağzından?
Çiğdem: “Hayal kırıklığı”
Saadet: Sen normalde işin ile sosyal hayatın arasındaki dengeyi iyi koruyorsun ama bu pandemide ara ara yorulduğunu ve zorlandığını biliyorum. Seni etkileyen kayıplar ve mutlu eden geri dönüşler oldu hastanede. En çok neyi anlatmak istersin?
Çiğdem: Pandemi beni pek çok açıdan zorladı. İnsanlarla iç içe olmayı, gelip gitmeyi, gezmeyi seven ve aynı zamanda nöbet usulü çalışan birisi olarak sadece çalıştım. Çocuklarımdan belirli bir süre ayrı kaldım. Pek çok kişi tarafından “sağlık çalışanı” olduğum için dışlandım. Bazıları da her an ölecekmişim gibi davrandı. Hasta kayıplarını en çok yaşadığımız dönem bu dönem diyebilirim. Ama covid olduğu için erken doğum yapan ve 1 ay servisimizde yatmak zorunda kalan, bu sürenin belli kısmını entübe geçiren hastayı bir ara kaybedeceğiz diye düşünürken hastamız 1 ayın sonunda bize el sallayarak bebeğine kavuştu. Yazarken bile gözlerim doluyor.
Saadet: Pandemide o tulumların içinde olmak nasıl bir şey? Mesleğine bakışında ne değişti, ya da değişen bir şey oldu mu?
Çiğdem: Tulum, N95 maske, gözlük ve siperlik çalışma alanınızı daraltan ve sizi zorlayan kişisel koruyucu ekipmanlar. İstediğiniz hızda hareket edemiyorsunuz, çok terliyorsunuz ve gözlüğünüzün buharlanması görüş alanınızı ciddi anlamda etkiliyor. Hayatımda ilk kez yoğun bakımdan çıkmak istedim bu dönemde ama sanırım bir altı ay önceydi. Şimdi herkes gibi alıştım diyebilirim.
Saadet: Pandemi öncesi ve sonrası diye bir karşılaştırma yapman gerekirse en çok özlediklerinde neler çıkıyor karşına?
Çiğdem: Maskesiz gezmek, arkadaşlarımla görüşmek, annem ve babamla onlar tedirgin olmadan vakit geçirmek.
Saadet: Pandemi bittiğinde ilk yapacağın şey ne olacak?
Çiğdem: İnan bilmiyorum ama sanırım mezuniyet kepi atar gibi N95’leri fırlatırız servis olarak.
Saadet: Tarih kitaplarda okunduğu gibi değilmiş ve biz de tam bunun içindeyiz galiba. Siz eğitim esnasında İspanyol gribini okudunuz mu? Yani neler biliyordunuz salgın hastalıklara karşı ve neler yaşadınız bu süreçte?
Çiğdem: Eğitim verilmedi desek yeridir. Kendimizi tam ortasında bulduk. Biz araştırdık diyelim. Kendi içimizde mevcut durumu kolaylaştırmak adına çalıştık. Biraz da deneme yanılma yöntemi diyebiliriz buna.
Saadet: En çok hangi duygu eşlik ediyor bu dönem işe giderken?
Çiğdem: İlk zamanları sorarsan boğuluyor gibi hissediyordum, şimdi normalleşti benim için.
Saadet: Nöbet çıkışları yapmaktan en fazla keyif aldığın şey nedir?
Çiğdem: Önceden nöbet çıkışını uyumadan geçirebilen ben artık hemen uyumak istiyorum. Zaten dayanamıyorum. Aslında deniz kenarında yürümeyi çok severim ama hiç enerjim kalmamış oluyor.
Saadet: Bu sene doğum gününde sanırım 10’dan fazla pasta kestin. Bunun başka türlü bir şey olduğunu biliyorum. Sanırım bir çeşit dayanışma ve moral haftasıydı sana? Neler hissettin?
Çiğdem: Sevildiğimi. Çünkü çok sıkıntılı günler yaşarken bile bu dönemde olduğu gibi çöküntü içinde hissetmemiştim. Sağolsun arkadaşlarım ayrı ayrı kutlamalar yaptı. Çok pasta yedim bu sene.
Saadet: Pandemi bitmiş olsun ve üzerinden de epey sene geçsin. Geriye döndüğünde o süre için ne söylerdin?
Çiğdem: “Hayatımın belki de en zor günleriydi” diyeceğim. Hem mesleki, hem sosyal anlamda. Bir de tabi ki 8.sınıf ergen annesi olduğum gerçeğini unutmayacağım.
Saadet: Hiç bu dönem haksızlığa uğradığın hissi yaşadın mı? Sağlıkta şiddet haberleri daha fazla can acıttı mesela?
Çiğdem: Pandemi döneminde tüm iş yükü sizdeyken hiçbir şey yapamıyor olmak ve sağlıkta şiddet hiçbir tarafıyla savunulacak bir şey değil. İzinsiz, tayin isteği yapamadan, kısacası eliniz kolunuz bağlı haldeyken ve sadece yaşatmak için çalışıyorken sağlıkta şiddeti görmek ve yaşamak çok can yakıcı.
Saadet: Sence mesleğinin en iyi yanı ne?
Çiğdem: İnsanlara faydalı olmak
Saadet: Mesleğini yaparken sana en iyi gelen duygu ne?
Çiğdem: Manevi tatmin.
Son Yorumlar