Bir sohbetlik zaman 😊
Sabah kızımı Kocaeli Bölge Tiyatrosu’na bıraktım ve ayaklarım beni önce ildeki çocuk kütüphanesine götürdü ve sonra da Cumhuriyet Parkı’na. Termosuma sütlü kahvemi ve yanına ince kırılmış Erzurum şekerimi almıştım. Kararlıydım evden çıkarken; bugün kendime umut yaratacak ve ona sarılacaktım. Parktaki sabit yerinde duran ve kitap okuyan kız çocuğu heykelinin yanına oturdum. Laf aramızda “Merhaba güzel kız, günaydın” bile dedim. Hem kahvemi yudumladım, hem de çantamdaki kitabımı kurcalamaya başladım. Az sonra yanıma yanda resimlerini eklediğim amcalar geldi. Birisi Hüseyin Ejderoğlu, diğeri Rıfat Geçici. Hüseyin amca maviş gözlü ve bol sohbetliydi, Rıfat amca da daha çok dinleyen tarafında. İkisi de Artvinliymiş 🙂
Ben de sohbetlerine kulak kabartmakla kalmadım, bizzat dahil oldum. 1946 yılında bu park alanında tanık olduklarını anlattı Hüseyin amca. 93 Harbi sonrası göç dalgasıyla önce Samsun’a, sonra buraya gelmiş dedeleri. Kendisi de 1939 doğumluymuş. İzmit’in yaşayan sözlü tarihçisi bir anlamda. Aniden “Sen nerede çalışıyorsun, de bakayım” dedi ve ben üniversitede deyince de duraladı. “Ben çok korktum oğlum ODTÜ’de okurken. 80 ihtilaliydi ve ortalık karışmıştı. Gecenin bir vakti kalktım yataktan ve rahmetli hanıma ‘dişim ağrıyor, dişciye gideceğim’ deyip evden çıktım. Gelip giden arabalara el kaldırdım ve bir tanesiyle Ankara yolunu tuttum. Vardım oğlanın evine ama baktım kapı pencere kapalı; uyuyordur diye kıyamadım kapıyı çalmaya. Nice sonra uyandırdım ve aldım yanıma oğlumu. Şimdi o oğlum İtalya’da” dedi. O anlatıyor ama ben o “uyandırmaya kıyamadım” cümlesinde takılı kaldım. Sonra sohbet devam etti ve torunları arasında (9 torunu varmış) tek erkek torununu biraz kayırdığını ve diğerlerinin buna itiraz edip sitem ettiklerini söyledi. Arada “Yanlış anlama” diyor ama ben 8 kız torundan yana tavrımda gayet rahat hatalı olduğunu söylüyorum amcaya. Rıfat amca da arada fırsat buldukça dahil oldu sohbetimize. Onun da 3 çocuğu evli ve 1 bekar kızı var. Her iki amcanın da eşleri vefat etmiş. Hayat bu iki yaşlı adamı parkta biraraya getiriyor işte. İzmit’te doğma büyüme Hüseyin amca ile 9 sene evvel eşinin rahatsızlığı ile buraya gelen Rıfat amca bugün parktaki sohbetlerinde davetsiz misafir olan ben ile güne başlamış oldular. Az önce onlardan alınan izinle bu resmi çektim ve blogumda onlarla ilgili iki satır yazacağımı söyledim. Sonra çocuklarını sordum ve facebookta “bu mu çocuğun” deyince ikisi de şaşkınlıkla telefona ve bana baktılar. Hüseyin amca “Vay vay vay, gördün mü Rıfat, teknolojiye bak, oğlanı buldu” dedi 🙂
Şimdi parktaki aynı yerimde, kitap okuyan kızcemin yanında oturup bu satırları yazıyorum. Parklar, meydanlar buluşmalar, tanışma ve sohbetler için nasıl güzel yerler diye geçiyor zihnimden. Başka bir sürü şey daha elbette. Bize, bana, sohbetine dahil olduklarıma küçücük bir anı olarak kalsın istedim hem bu yazı, hem yukarıdaki kare. Ama en çok da “uyandırmaya kıyamadım çocuğumu” cümlesi takılı aklımda… Ondan aldığım çağrışımla “Çocuklara Kıymayın Efendiler” dizeleri şimdi eşlik ediyor bana…
Son Yorumlar