Sevim Ak “oğlak sohbetleri”nde :)
Kendisine ve çevresindeki çocuklara kitaplardan bir cennet kuran Sevim Ak için yazmak bir çeşit terapi. Siz de bu cenneti ve terapiyi merak ediyorsunuz haydi sohbetimize dahil olun 🙂
Saadet: Hoş geldiniz “oğlak sohbetlerine”. Biyokimya uzmanı olmanız bir yana çocuk edebiyatına uzun süre gönül verenlerdensiniz. Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Sevim: 25 yıla yakın Biokimya Uzmanlığı yaptım. 30 yıldır da çocuk edebiyatı alanı içindeyim. Kimya mühendisliği okuduktan sonra mühendislik yerine insan kimyasıyla ilgili bir alanda çalışmak istediğimi fark etmiştim. Biyokimya alanını öyle seçtim. Yazmayı çocukluğumdan beri severdim. Konuşmak yerine yazılı olarak duygularımı anlatmaya çalışırken daha iyi düşündüğümü gördüm. Kendi başıma yaptığım öyküleme denemelerimi topladığım defterleri biriktikçe çöpe atar, kimseyle paylaşmazdım. Sistemli bir şekilde yazışım ve çocuk edebiyatı alanında çalışmaya karar vermem 1980’li yılların başında oldu. Heybeliada Sanatoryumu’nda çalışmaya ve adada yaşamaya başlamamla aynı dönemlere denk gelir.
Saadet: Sizi çocuk edebiyatına çeken ve o dünyada size iyi gelen şey nedir?
Sevim: Öğrencilik yıllarında arkadaşlık, dostluk, sevgi, dayanışma, paylaşım, bir arada olma konularına bakışınız iş yaşamına girince bir sarsıntı geçişiyor. “Yetişkin” olma becerisinin bu geçiş aşamasında belirdiğine inanıyorum. İşini kaybetmeme, statü kazanma, hırs, yeni bir yaşam kurmak için ek kazançlar elde etme gibi yeni dertler insanı değiştiriyor. Ben bu geçişi kolay adapte olan arkadaşlarım gibi yaşayamadım. Hayatımın ilk dönüm noktası ilkokula kadar yaşadığım Samsun’dan İstanbul’a gelip yalnızlaşmam olmuştu. İkinci dönüm noktası iş yaşamına girince oldu. Ada’da yaşam, ada çocuklarıyla sohbetler beni çocukluğumun ince duyarlıklarla dolu dünyasına geri götürdü. Kendi çocukluğumla, yeni tanıştığım bu çocukların dünyası o kadar benzerdi ki, işten eve gelince onlarla birlikte olmanın tadını hiçbir şeyde bulamıyordum. İşte bu dönemde çocuk edebiyatından iyi örnekleri bulup okumaya başladım. Okuya yaza kendi yalın, çocuğa yakın gelen dilimi bulduğumu düşündüm. Peş peşe mahallede çocuklar arasında geçen bir sürü öykü yazdım.
Saadet: Yaklaşık iki yıldır “Ev Kütüphanemiz” de etkinlikler yapıyorsunuz. Nedir “Ev Kütüphanemiz” ve nasıl oluştu?
Sevim: Anne ve babamın son on yılını geçirdiği ev burası. Biz Behiç Ak’la kitaplığımızdaki çocuk ve gençlik kitaplarını buraya yerleştirdik. Kitap almayı ve çocuk edebiyatını izlemeyi seviyoruz. Ciddi sayıda kitabımız vardı. Yeni kitaplar da aldık. Ayrıca başta Cançocuk olmak üzere Günışığı Kitaplığı, Doğan Egmont Hepkitap, FOM, Redhousekidz, Çınar yayınları bize sürekli yeni çıkan kitaplarını gönderiyorlar. 10 bin civarında kitaba ulaştık. Bu zenginliği çocuklarla paylaşmayı düşündük. Her Cumartesi çocukların kullanımına sunuyoruz.
Saadet: Neler yapıyorsunuz “Ev Kütüphanemiz” de? Biraz etkinliklerinizden bahseder misiniz?
Sevim: Ödünç kitap veriyoruz öncelikle. Çocuklar kısa, resimli kitapları orada okuyorlar. Evlerine götürecekleri kitabın birçoğunu karıştırarak, kısa okumalar yaparak seçiyorlar. Her Cumartesi yaratıcı-sorgulayıcı bir etkinliğimiz oluyor. Yazarlar, kitaplarını interaktif bir şekilde tartışıyorlar, bazen drama, çizim, yazı atölyesi yapıyorlar. Ayrıca ressamların yaşamı ve resim anlayışından söz ederek çocukları tablolar üstünde konuşturan atölyeleri veren eğitmenlerimiz var. Müzisyenleri tanıtan, besteleri akılda kalacak şekilde söyleten müzik atölyesi ve felsefe atölyeleri çok ilgi görüyor. Fizik, kimya, robot deneyleri yine karşılıklı bir tartışma ortamında gerçekleşiyor. Kitap Kurdu Klübümüzün çocukları deneyimli editörlerin önderliğinde her ay bir kitabı tartışıyorlar. Hiçbir aktivitemiz ücretli değil, kitap da satmıyoruz.
Saadet: Kitaplarınızda hissettiğim çocukların duygu dünyasını çok iyi bildiğiniz. Bunu nasıl edindiniz? Yazarken sizi besleyen şeyler neler?
Sevim: Çocuğun yalın dili, enine boyuna irdeleyen, soru sorarak düşünen, kolay kırılan, sevgiyi sürekli isteyen hali bana da yakın geldiği için pek zorlanmadım galiba. Ayrıca zaman zaman çocuk gruplarıyla çalışıyorum. Uzun süre mektuplaştığım her türden duygusunu, günlüklerini paylaşan köy çocukları var. Çocuk yayınlarını, film, sanat etkinliklerini izlemeye çalışıyorum. Bunların hepsinin etkisi yadsınamaz şüphesiz.
Saadet: Kendi çocukluğunuzdan günümüz çocukluğuna geldiğinizde size göre olumlu anlamda değişen şeyler neler?
![]() |
Yazar Burcu Aktaş ve çocuklar 🙂 |
Saadet: Puf Pufpuf, Cuf Cufcuf ve Cino kitabınızı okudum ve üzerine yazmıştım. O kitapta sevginin evrensel olabileceğini çok güzel göstermiştiniz. Kendi çocukluğumdan da çokça şey gördüm bu kitapta. Çocuklar sevgi konusunda sanırım daha cömertler. Sizce çocuklarda sevginin her türü varken büyüdükçe neden kaybediyorlar bu güzel özellikleri? Nedir büyüklerin dünyasında eksik olan şey ve şiddet eğilimi? Toplumsal olarak sorunlarımız fazla ve bunda galiba özellikle çocuklukta bir şeyleri kaçırıyoruz. Siz neler söylemek istersiniz?
Sevim: Çocuklar sevgiye açıklar, yalnız insana değil, hayvana, doğaya, bitkiye de… Yetişkinler kuduz olursun, mikrop kaparsın, diyerek hayvanlardan uzaklaştırıyorlar. Doğayı kendi hayatlarından çıkardıkları için çocukları da betonlara hapsedip güvende tuttuklarını zannediyorlar. Savaşların doğurduğu göç, mültecilik, ötekine karşı hoşgörüsüz olmayı, kimseye inanmamayı, güven duymamayı perçinliyor. Çocukları büyütürken onların yüreklerindeki eşsiz sınırsız sevgi böyle böyle tırpanlanıyor.
Saadet: Çok teşekkür ederim “oğlak sohbetleri”ne katıldığınız için 🙂
Son Yorumlar