Yüksek Tansiyonlu Çınar Ağacı
Bir ağaç hayal edin köklerine sallar takılı. Sonra evler hayal edin pencereleri balık şeklinde, bacalarında çay demliği, vazo ve buna benzer şeyler olsun. Çatılarda kuşlar uçsun, kediler koşsun ve çiçekler büyüsün vazolarda. Üstüne bir de rengarenk evlerden oluşsun bu yer. Neresi bu yer biliyor musunuz? Behiç Ak’ın Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan Yüksek Tansiyonlu Çınar Ağacı kitabının kapağında. Bakarken bile içine girme isteği ile yazıyorum şimdi sizlere.
Yazarı ve çizeri bir olan kitaplarla ilgili daha önce de söylediğim gibi bütünlük beni çok etkiliyor. Sanki yazar sözden bıkınca resme, resimden bıkınca söze koşuyor gibi geliyor. Arada kopukluk olmuyor ve okur/izleyici olarak siz de bu ahenge dahil oluyorsunuz. Elimdeki kitap tam da böyle işte.
Kitapta çocuklar babaları ile çok sevdikleri çınar ağacını birbirine benzetirler. Resimler de zaten benzer temayı güçlendiriyor. Kendileri için sığınak olan, ev olan, oyun alanı ve eğlence mekanı olan çınar ağacı birgün aniden yerinden edilir. Bunun üzüntüsü ve şokunu atlatamayan çocuklar babalarının da çınar ağacı gibi yaşlı olduğu ve tansiyon sorunu yaşadığını söylerler. Böylece babalarına da bir şey olacağı endişesi ile yaşamaya başlarlar. Özellikle Ayşe çınar ağacı ile babasını o kadar özdeşleştirmiş ki sanki birine bir şey olursa diğerine de olması kaçınılmazmış gibi düşünür. Bu nedenle de çınar ağacının kesilmesi onun için tam bir travma etkisi yaratır.
Çocuklar uzun süreli yas tutamaz ve çözüm odaklıdır ya, Behiç Ak’ın kaleminden çıkan çocuklar da yeniden yaşama sarılırlar ve bizleri de umutla doldururlar. Yol ve yöntemlerinde sorun vardır elbet ama onların telaşı ve üzüntüsüne şahit olan baba onlara destek olur kısacık da olsa. Bu destekle bir fidenin nasıl ağaca dönüşeceğini öğrenirler ve çınar ağacının olduğu yere yeni bir fide ekerler. Ekmekle bitmez elbet işleri, bakımı da yapılır. Bu süreç sabır ve emeği de beraberinde getirir. Zaten hayatta edindiklerinize bakın, içinde sabır ve emek yoksa, yeterince özen ve çalışma yoksa kıymeti de yoktur. Kıymeti sizin o işi üstlenirken yaşadıklarınızdır aslında. İlişkiler de böyledir bir anlamda. Zaman, enerji ve sabır gerektirir onlar da. Bir bebeğin büyümesini düşünün. Anne-baba için nasıl büyük bir özveri, çaba, zaman ve emektir. Günler gecelere, geceler gündüzlere bırakır bazen yerini ve siz sadece elinizdeki küçük canlının büyümesi için hem bedensel hem de düşünsel süreç içindesinizdir. Ona iyi gelen nedir, nasıl daha iyi bakabilirim, hayal dünyasına ne ekleyebilirim, beslenmesine nasıl daha vitaminli besinler eklerim, nasıl hastalıklardan korurum, nasıl daha iyi bir eğitim almasına yardımcı olabilirim, hayatta ayaklarının üzerinde durması için nasıl davranmalıyım vb bir ton soruyla uğraşır durursunuz. Şimdi hayal edin çınar ağacı gibi onun da aniden hayatınızdan alındığını. Bir yaşam değil ki, sizin de onunla geçirdiğiniz yaşamı yok etmektir bu bir başka ifadesiyle. Yeryüzündeki hiçbir canlının bu tarz acılarda kalmamasını umuyorum.
Yüksek Tansiyonlu Çınar Ağacı beni yine nerelere götürdü getirdi, sizler de gördünüz. Gelelim çocukların telaşına. Balıkçılıkla uğraşılan yöredeki çınar ağacının gidişi orda da hayatı durdurmuştur bir anlamda. Ağaçla ilgili tek bir görsel gösterir zaten manzarayı. Herkes için farklı anlam taşır çınar ağacı. Aynı zamanda herkes tarafından farklı şekillerde deneyimlenir bir mekan olarak. Neyse ki yeni fidenin büyümesi için işbirliğine girer tüm canlılar. Hatta bir kuş sadece moral vermesi için görevlendirilir fidenın yanına. Nasıl güzel ve incecik bir görev değil mi yaşama? Nasıl özel bir görev aynı zamanda. Sadece moral vermesi için kuşu görevlendiriyor çocuklar. Cümleyi okuyunca bile tebessüm oluşuyor ister istemez yüzümde.
Kitabın finalinde çocuklar gibi, küçük ağacın da büyüdüğü haberini alıyoruz. Haberle birlikte derin bir nefes aynı zamanda. Behiç Ak’ın sözlerinden ve çizimlerinden sonra pek de söze gerek kalmıyor aslına bakarsınız. Yine de okur olarak bizlere vicdan sahibi çocuklar yetiştirmek konusunda son derece nezaketli uyarısı için teşekkür ediyorum. Doğa sevgisi, insan yetiştirmekle bir fidenin boy vermesini izlemek arasında pek de fark olmadığını göstermesi ama her şeyden önemlisi sorumluluk alan çocuklarla olmanın keyfini yaşatması ayrıca güzeldi. Bir de yaşamın bir bütün olduğunu gösteriyor yazar bizlere. Canlıların da ortak paydada birleştiğini. Birarada yaşarken nasıl da güzel ve zengin olduğumuzu gösteriyor bir de. Ama en çok da moral vermesi için görevlendirilen kuşun özelinde sevmek ve ilgilenmek konusundaki hassasiyeti anımsatması anlamında değerliydi benim için. Çocuklarımızın en az kendi dünyalarına yakışır güzelliklerle karşılaşmaları dileğiyle. Kim bilir belki bir çınar ağacının gövdesinde, belki de bir salkım söğüt ağacının altında kurdukları oyun alanında. Belki, belki de gece gökyüzünü izleyip hayallere daldıkları bir evin damında, bir evin balkonunda veya bir kamp alanında çimenlerin üzerinde. Ait oldukları doğanın içinde ama illa ki…
Metnin Yayınlandığı Gazete için tıklayınız
Son Yorumlar